-Hâlis bir mü’min, her şeyden evvel, her şeyden sonra, her şeyin önünde, her şeyin arkasında mutlak Mahbub, mutlak Maksud, mutlak Mâbud olarak Allah’a dilbeste olur; O’nu diler ve her hâliyle O’nun kulu olduğunu haykırır; sonra da O’ndan ötürü, başta İnsanlığın İftihar Tablosu olmak üzere –ki O, Hakk’ın matmah-ı nazarı, memur-u sâdığı, Zât, sıfât ve isimlerinin yanıltmayan tercümanı, divan-ı nübüvvetin hâtemi, …
Devamını Oku »Bamteli Özetleri
Uyku Bilmeyen Gözler
-Uyûn-u sâhire; lügat manası itibarıyla uyku bilmeyen ve her zaman uyanık kalan göz demektir. Dünden bugüne, sınır boylarında nöbet tutan neferlere ve hududları koruyup kollayan birliklere de “uyûn-u sâhire” denegelmiştir. -Dinî ve millî hislerle dopdolu olarak, vatana, millete, din ü diyânete zarar gelmemesi için bir saat nöbet tutan insan, bazen bir sene ibadet yapmış gibi sevap kazanır. -Rasûl-ü Ekrem Efendimiz …
Devamını Oku »Fikir Ayrılığı, Öfke ve İstişarede Sabır
-Fikir ayrılıklarını kavga sebebi haline getirenler, benliğinden sıyrılamamış kimselerdir. Mahviyet ve tevazu insanları farklı düşüncelere sahip olsalar da asla münakaşalara girişmez ve çok önemli meseleleri enaniyetlerine kurban etmezler. -Hakkın hatırını âli tutmak ve belli bir fikrin kabulüne değil hakikatin ortaya çıkmasına çalışmak esas olmalıdır. Nitekim, İhlas Risalesi’nin onbeş günde bir okunmasının tavsiye edilmesi ve orada, sebeb-i mesuliyet ve hatar olan …
Devamını Oku »Helak Olan Kim?
عن أبي هُريرةَ رضي اللَّه عنْهُ أنَّ رسُول اللَّه صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم قَال إذا قال الرَّجُلُ هلَكَ النَّاسُ، فهُو أهْلَكُهُمْ -Hazreti Ebu Hureyre’nin (radıyallahu anh) naklettiği bir hadis-i şerifte, Rasûlullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: Bir kimse “İnsanlar helak oldu!” dediği zaman, kendisi onların helâketin en şiddetlisine uğrayanı olur.” (Müslim, Birr 139, (2623); Muvatta, Kelam 2, (2, 989); Ebu Davud; …
Devamını Oku »Oyun İçin mi Yaratıldın?
-Allah’ın helal kıldığı çerçevede yeme-içme, rahat etme; israf, lüks ve fanteziye girmemekle beraber Cenab-ı Hakk’ın lutfettiği nimetlerden meşru dairede faydalanma; cismaniyet ve maddî hayat itibariyle onları kullanma duygusu hem kula verilmiş bir hak hem de insan olmanın muktezasıdır. Eğlenme de helal dairesinde kalmak ve harama bulaşmamak şartıyla bu kategoride değerlendirilebilir. -Asr-ı Saadet’te ata binme, koşu yarışı, deve müsabakaları, atıcılık ve …
Devamını Oku »Sığlık, Durağanlık.. ve Tevbe
-Meselelerin nazarî yanında bir icmal ve düzlük mülahazası hâkimdir; matlup olan, onların amelî planda tafsile ulaştırılmalarıdır. Yalnız fikir hâlinde bulunan ve tatbik sahasına çıkarılmamış olan bir bilgi, inkişaf ettirilmedikçe, pratiğe dökülmedikçe ve fiilî olarak ortaya koyulmadıkça asıl tesirini icra edemez ve semeredâr olamaz. Nazarî bilgilerle yetinmek belki çocuklar ve mübtediler için makul görülebilir, kabul edilebilir ama hak âşıkları, hakikat erleri …
Devamını Oku »Fedâkarlık Ufku: Îsâr Ruhu
-İnsanın, başkalarını kendisine tercih etmesi mânâsına gelen îsâr; ahlâkçılara göre, toplumun menfaat ve çıkarlarını şahsî çıkarlarından önce düşünmek.. tasavvuf erbabınca ise, en hâlisâne bir tefânî düşüncesiyle topyekün şahsiliklere karşı bütün bütün kapanıp, yaşama zevkleri yerine yaşatma hazlarıyla var olmanın unvanı kabul edilegelmiştir. وَلاَ يَجِدُونَ فِي صُدُورِهِمْ حَاجَةً مِمَّا أُوتُوا وَيُؤْثِرُونَ عَلى أَنْفُسِهِمْ وَلَوْ كَانَ بِهِمْ خَصَاصَةٌ “Onlar, mü’minlere verilen şeylerden …
Devamını Oku »Ne Kibir ne de Zillet, Mahviyet ve İzzet
-İzzet; değer, kıymet ve kuvvet sahibi, muhterem ve mu’teber olmak demektir. Geniş manasıyla, dini dünyaya âlet etmeyen, sireti temiz, mânevi kudret ve kuvvet sahibi kimseye azîz denir. Cenâb-ı Hakk’ın bir ismi de mağlup edilmesi mümkün olmayan ve daima gâlib bulunan manasında “Azîz”dir. Aslında, Allah Teâlâ yegâne Azîz’dir; bir yönüyle, peygamberlerin ve asfiyânın izzeti dahi O’ndan dolayıdır ve O’na kurbetleriyle doğru …
Devamını Oku »Terör ve Izdırap
-İnsanların pek çoğunun yitirdiği değerlerden biri de, ızdırap duyulması gereken meseleler karşısında ızdırapsız olmalarıdır. Yürek dağlayan hadiseler karşısında yüreği yanmayan kimselerin problemlere çareler bulmaları mümkün olmadığı gibi, birilerini teselliye matuf “âh u vâh”ları da yalandır. İhmal, ayrı bir günah; kâmetinin çok üstünde bir tavır sergilemek de ayrı bir yalan ve günahtır. -Herkesin kendini yeterli gördüğü, her şeyin hakkından geleceğine inandığı …
Devamını Oku »Nefis Muhasebesi
Allah (celle celalühu) ve Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz tarafından belirlenen mükellefiyetlerde insanın seçme hakkı yoktur; onlar mutlaka yerine getirilmelidir. Fakat, bir başkasının da yapabileceği ya da rıza-yı ilahiye uygun olup olmadığı tam kestirilemeyen işlerde bir seçme hakkı bulunabilir. Şu kadar var ki, bir işi yapıp yapmama mevzuunda iç içe, karışık hisler ve mülahazalar olabilir. Cenâb-ı Hakk’ın muamelesi …
Devamını Oku »