Huzur, her mahfilde sözü edilen ve asla vaslına erilemeyen bir mahbub oldu. Esasen bu dert meyhanesinde, daima huzursuzluktan şikâyet edilmiş ve huzur adına türküler söylenmiştir. Ne var ki, her devirde meydana gelen yeni huzursuzluklar, bir evvelki devri aratmış ve: ‘Hayâli cihan değer’ dedirtmiştir… Huzur ve huzursuzluk, şimdiye kadar tarihin ‘gergin’ çehresinde, bir gece-gündüz deverânı içinde devredip durmuş ve bir türlü …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları
Sızıntı Başyazıları: İnsanı Yükseltme
Senin mâhiyetin hatta meleklerden de ulvîdir. Avâlim sende pünhandır, cihanlar sende matvîdir. M.A. İnsan, her felsefî ve ilmî görüşün temel mevzuudur. O hesaba katılmadan ne bir felsefe yapmak, ne de ilimlere geçmek mümkün değildir. Fiziğiyle, metafiziğiyle ilimlere mevzu odur ve onun dışındaki her şeyin, onunla münasebeti nispetinde bir ağırlığı ve kıymeti vardır. İlimler kol kol onun etrafında kümelenir ve onun …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları: Asker
“Bir bahçedeyiz şimdi şehitlerle beraber, Bizler gibi ölmüş o yiğitlerle beraber, Lâkin kalacak doğduğumuz toprağa, bizden Şimşek gibi bir hâtıra, nal seslerimizden.” (Y.Kemal) Askerlik yüksek bir pâyedir, Hakk’ın katında da, halkın katında da… Ona denk yüce bir topluluk ve gördüğü vazifeye denk yüksek bir vazife yoktur şu fânî âlemde. Yüklendiği iş itibâriyle, (zaman) onda başkalaşır, muammalaşır ve bir sır haline …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları: Hep Ağladık
Ağlamak kaderimiz oldu. Yıllar yılı ağlamadan başka bir şey bilemedik. Ölen insanımıza, yıkılan umranımıza, târumâr olan harmanımıza ve kâidesiz kalan ümidimize ve cesaretimize… Hayat fânusumuzu elinde gördüğümüz batılı, bizden çok evvel uzanmıştı musallâ taşına… Onun ölümü, Nietzsche’nin, hayalinde tanrıya ölüm biçip de ‘tanrı öldü’ diye ilân ettiği güne dayanır. Aslında ölen batılı idi ve zavallı insanımızdı. Mahbesten çıkıyorum derken bataklığa …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları: Ana
Ana için derler, sonu yok ızdırabın… Hep enîndir anada sesi, telin, mızrabın… Fânîler arasında en muazzez varlıktır ana. O, yeryüzünde dolaşırken gökteki bir baş ve cennet de ayaklarının altındadır. Pabucunun tozu gözlere sürme kadar aziz ve ayaklarına sürülen yüzler arş eşiğindeki başlar kadar yücedir. Ana inleyen varlıktır. Bütün bir hayat boyu inleyen ve sızlayan… Onun analığı evlâtla kâim; ‘anam’ diyen …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları: Enkaz Hayranlığı ve Biz
Mehlika Sultan’a âşık yedi genç Kara sevdâlı birer âşıktı. Bir hayâlet gibi dünya güzeli Girdiğinden beri rüyâlarına; Hepsi meshûr, o muammâ güzeli Gittiler görmeğe Kaf dağlarına. Y.K. Neslimiz, yaşadığı dönemi bir enkaz yığını halinde devraldı. Yıkılmadık ve sökülmedik hiç bir tarafı kalmamış bir enkaz halinde… Topyekün batı, bir sıkılmışlığa ve inançsızlığın sahnelendirdiği bunalmışlığa gidip dayanırken, böylesine ölüme atılışının önüne çıkacak …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları: Bu Ağlamayı Dindirmek İçin Yavru
Senin uğruna bu yola atıldık. Acılarına ortak olmak, ızdıraplarını dindirmek, gönlünü âbâd etmek için… Bize gönül koyma! ‘Ağırdan aldık’; vaktinde imdadına yetişemedik. Ama inan; sînemizde hep Yakub’un âh u efgânını(1), içimizde Zelîha’nın aşk u hicranını taşıdık durduk. O âb-endâm(2) kâmetinin iki büklüm olduğunu her gördükçe, perişan kâkül’ün gibi kalbim de dağılıp gitti. Buruk boynun ve mahzun bakışların karşısında kaç defa …
Devamını Oku »