Bizim, ileri ülkelerden, ne fizikî güç ne de manevî değerlere sahip olma bakımından herhangi bir eksiğimizin olduğu kat’iyyen söylenemez. Ne var ki zamana sözünü geçirme, onunla içli-dışlı olma ve onun her parçasını bir pırlanta gibi değerlendirmeden yana, onlardan geri, hem çok geri olduğumuz da bir gerçektir. Zaman, üzerinden geçilip gidilen bir boşluk değil; o, yakalanıp kullanılacak bir cevher, her günkü …
Devamını Oku »Etiket Arşivi: Sızıntı Başyazıları
Sızıntı Başyazıları : Cehalet Çıkmazı
Yeni bir vazife dönemini daha idrak ederken, yüreklerimizde Zeliha’nın aşk u hicrânı, Yakub’un âh u efgânı, gözümüzü açacak, gönüllerimizi şâd edecek müjdeler bekliyoruz. Ölü ve karanlık yılların, önüne katıp sürüklediği yığın yığın felâket molozu altında, çırpınıp duran insanımızın, yürekler acısı hâli karşısında azap çekmemek mümkün mü? Gidiniz! Şu bizimle aynı çizgide olan ülkeleri birer birer geziniz! Eminim, yüreklerinize sızı inmeden …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları : İrade
Herhangi bir şey yapıp yapmama hususunda, karar verme gücü veya ‘eğilim’ diye tarif edeceğimiz ‘İrade muhtariyeti’ insan olmanın şiârı ve ahlâkın biricik esasıdır. O olmadan ne fazîletten ne de insanlıktan bahsetmeye imkân yoktur. Bir insanda irâde şuuru, onun kendi kendini idrak etmesi demektir. Bunun aksi ise ferdin deformasyonu ve bozulmasıdır ki böyle bir bozulmaya maruz kalan fert, hareketlerinde kararsız, düşüncelerinde …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları : Gevşeyen Gerilim
Zafer zafer üstüne harman ettiğimiz günlerde, bütün bir hasım dünyaya karşı, “inanç-azim” demiş yürümüş, “hasbîlik- yiğitlik” demiş şahlanmış bir ulu millet iken, bizi yükselten bu yüce vasıfları yitirip, iç çöküntülere mâruz kaldığımız günden itibaren, hep düşmanlarımızı güçlü, çalımlı görmüş ve kendi irâdemize kement vurmuşuzdur. Malazgirt’ten İstanbul’un fethine, Çaldıran’dan Mohaç’a kadar, tarihin sînesine serip boy boy teşhir ettiğimiz bilumum zaferlerimiz, hemen …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları : İdealsiz Nesiller
Nesilller kendilerine gösterilecek yüksek hedef ve ulvî ideallerle canlılıklarını korurlar. Hedefsiz, mefkûresiz kaldıklarında da kadavralaşır ve birer iskelet haline gelirler. Otlar, ağaçlar, hatta tabiattaki bütün varlıklar, canlı kaldıkları sürece çiçek açar, meyve verir ve faydalı olabilirler. İnsan ise; ancak yüksek ideâlleri, aksiyon ve mücahedeleriyle canlı kalır ve varlığını sürdürebilir. Hareketsiz bir uzvun kireçlenip kuruması, kullanılmayan bir maddenin paslanıp çürümesi ne …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları : Mukaddes Azap
İnsanoğlu bu dünyada, kendini bulma, özüne erme uğrunda, tehlikeleri çok, geçidi yok; önünde sarp dağların, derin derelerin bulunduğu upuzun bir yolda, seyahata mecbur edilmiş garip bir yolcudur. O, bilmediği bu uzun yolda, karşısına çıkan güçlüklerle pençeleşerek, sıkıntıları göğüsleyerek, derbentleri aşarak, varıp kendisine gösterilen hedefe ulaşmak zorundadır. Zira böyle bir yolculuk, herkese ancak bir kere nasip olmakta ve her ferdin ölümsüzlüğe …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları : Hak Düşüncesi
İnsan hayatının en yüksek gâyesi, ferdin yükselip rûhuyla bütünleşmesi, ‘fizik ötesi’ aydınlıklara ulaşarak, Yaratıcı’nın esrârına vâkıf olması ve rûhânî zevklere ermesidir. Bu ulvî hedefe doğru kanatlanan ruh, hep mutlu; bu istikamette gösterilen her gayret içlere aydınlık verici ve mübeccel; bu hayatı ele alan insan fazîletli ve öyle insanların ülkesi de fazîlet beldesidir. İnsanı, hayvanlardan bir hayvan telâkkî eden düşünce, ona …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları : Buhranlarımız
Şu muhteşem kâinat kitabındaki âhenk, eşyânın birbirine destek olması ve birbiriyle baş başa, omuz omuza vererek bir bütün teşkîl etmesiyle devam etmekte; her türlü yıkılım ve tahrîb ise birbirine zıt akımların çarpışmasından meydana gelmektedir. Cereyanlar arasındaki müsâdemenin şiddeti nispetinde de tahrip fazla olmaktadır. İnsan cemiyetleri de öyledir; duygu, düşünce, tasavvur birliği ile bir araya gelmiş ve aynı terbiye ile ruhta …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları : Diriltici Ruh
Bu ülkenin insanını, ayakta tutup yaşatacak manâ ve hakikatler nelerdir? Düne kadar, onu idare eden ve dinamizmini koruyan manâ, onun düşünce dünyasından ve iç yapısından geliyordu. Hatta onun, değer hükmü atfedilecek biricik yönü sayılan, aksiyoncu olması dahi, zamanın itibariliği gibi, ona has bu iç buudlaşmadan kaynaklanıyordu. Her sahada en mükemmel ve en olgun insanların yetiştirilmesini tekeffül eden bu manâ, yüzlerce …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları : Varolma
Fert, muvaffakiyet ve mutluluğunu, içinde yaşadığı toplumun huzur ve güven vericiliğine; toplum da sıhhat ve emniyetini, kendini meydana getiren fertlerin diğergâmlık ve samimiyetine borçludur. Bin bir illetle meflûç ve bencil fertlerden sıhhatli bir toplum meydana gelemeyeceği gibi, arızasız bir toplumun kanatları altına sığınmamış fertlerin de saadeti söz konusu değildir. Fertler, bir kanaviçe gibi toplumu nesceder[1]; toplum da, kendini oluşturan parçaları …
Devamını Oku »