Her be\u015fer\u00ee sistem ve be\u015fer\u00ee d\u00fc\u015f\u00fcnce tarz\u0131, ne kadar uzun \u00f6m\u00fcrl\u00fc olursa olsun, zamanla eskir, bayatlar, c\u00e2zibe ve g\u00fczelli\u011fini yitirir ve b\u0131kk\u0131nl\u0131k has\u0131l eder; ama, M\u00fcsl\u00fcmanca ya\u015fama ve M\u00fcsl\u00fcmanca d\u00fc\u015f\u00fcnce tarz\u0131 \u00f6yle de\u011fildir. \u0130nsan onda, e\u011fer ruhunu tam haz\u0131rlayabilmi\u015fse, al\u0131\u015f\u0131lm\u0131\u015f \u015fekil ve form\u00fcllerin \u00f6tesinde, t\u0131pk\u0131 baharlarda, tabiat kitab\u0131n\u0131n \u00e7ehresinde par\u0131ldayan bir g\u00fczellik ve c\u00e2zibe ruhunu, \u00e7a\u011flayanlarla f\u0131\u015fk\u0131ran sonsuzluk d\u00fc\u015f\u00fcncesini, semalar\u0131n mavi derinliklerinde t\u00fct\u00fcp duran ebediyyet duygusunu bulur ve ba\u015f\u0131 cennetlere ula\u015fm\u0131\u015f gibi olur.<\/p>\n<\/header>\n
M\u00fcsl\u00fcman olarak do\u011fup b\u00fcy\u00fcmek ve ruhuyla onun hus\u00fbs\u00ee \u015fivesini duyup tatmak bir t\u00e2li’ eseri ve bir bahtiyarl\u0131kt\u0131r. Onun yumu\u015fak, ayd\u0131n ve feyizli iklimini tan\u0131ma f\u0131rsat\u0131n\u0131 bulamayanlar, b\u00fct\u00fcn bir hayat boyu sevgilisinden mahrum kalm\u0131\u015f birinin yaln\u0131zl\u0131\u011f\u0131 i\u00e7inde, “Bu sahra benim, \u015fu sahra senin” der ko\u015far.. “D\u00eede giry\u00e2n, s\u00eene p\u00fcry\u00e2n, ak\u0131l hayr\u00e2n”, “\u015eirin” der s\u0131zlar, “Leyl\u00e2” der g\u00f6z ya\u015f\u0131 d\u00f6ker.. g\u00f6zlerinin feri biter, dizlerinin derman\u0131 t\u00fckenir; ama neticede, bir \u00e7uvald\u0131z boyu dahi yol almad\u0131\u011f\u0131n\u0131 g\u00f6r\u00fcr.. ba\u015f\u0131 a\u00e7\u0131k, aya\u011f\u0131 yal\u0131n hay\u00e2lleri ile oldu\u011fu yerde sayd\u0131\u011f\u0131na muttali olur ve hasretle inler.<\/p>\n
Bazen hi\u00e7 bir \u015fey bilmeden yola \u00e7\u0131k\u0131pta, belli bir s\u00fcre sonra f\u0131trat ve tabiat\u0131n rehberli\u011finde kendi ham hayallerinden kurtularak, f\u0131trat yolu \u0130sl\u00e2m’la tan\u0131\u015fanlar da \u00e7\u0131kabilir ki, bir bak\u0131ma bunun da kendine g\u00f6re bir g\u00fczellik ve bir c\u00e2zibesi vard\u0131r. Hatta \u00fclfet ve \u00fcnsiyet g\u00f6lgesi hen\u00fcz \u00fczerlerine d\u00fc\u015fmemesi bak\u0131m\u0131ndan, b\u00f6ylelerinin M\u00fcsl\u00fcmanl\u0131\u011f\u0131nda ayr\u0131 bir tad, ayr\u0131 bir tazelik ve ayr\u0131 bir tar\u00e2vet te olabilir. Ancak, b\u00f6ylesi \u00e7ok ve yayg\u0131n de\u011fildir. Umumiyetle, ondan uzak yerlerde ne\u015f’et edenler, onu kendi \u00f6z\u00fcyle, kendi \u015fivesiyle bilemez ve kendi orjini, kendi hususiyetleri ile tan\u0131yamazlar. Zaten ba\u015f\u0131ndan bu yana belli yanlar\u0131yla “\u00e2b\u00e2 emced” hep vic\u00e2h\u00ee intikal eden bir k\u00fclt\u00fcr ba\u015fka t\u00fcrl\u00fc de olamazd\u0131.<\/p>\n
O, l\u00e2h\u00fbt\u00ee soluklar\u0131n\u0131 duyurabildi\u011fi d\u00fcnyan\u0131n ve o d\u00fcnya insan\u0131n\u0131n cenneti gibidir. Onu \u015fuurlar\u0131yla tart\u0131p tan\u0131yanlar, onda, ba\u015fka hi\u00e7 bir \u015feyde rast gelemeyecekleri h\u00e2rikalar bulur ve h\u00e2rikalar tan\u0131rlar. Bu \u015fuurla onun \u0131\u015f\u0131ktan ikliminde dola\u015fanlar, ge\u00e7tikleri her yerde yol boyu sihirli \u00e7e\u015fmelerin akt\u0131\u011f\u0131n\u0131 g\u00f6r\u00fcr.. sular\u0131n, r\u00fczg\u00e2rlar\u0131n, da\u011flar\u0131n, ovalar\u0131n dile gelip; onunla konu\u015ftuklar\u0131n\u0131 duyar ve b\u00fct\u00fcn \u015fanl\u0131 ge\u00e7mi\u015fi onun ruhuna sinmi\u015f bir ses, bir m\u00fbsik\u00ee gibi hisseder.. ge\u00e7en g\u00fcnleri, de\u011fi\u015fen renkleri, hi\u00e7 ge\u00e7memi\u015f, hi\u00e7 de\u011fi\u015fmemi\u015f gibi, onun ayd\u0131nl\u0131k atmosferinde tekrar ber tekrar ya\u015farlar.. ve \u00e2deta her f\u00e2ni ruh onda \u00f6l\u00fcms\u00fczl\u00fc\u011f\u00fcn bir buudunu bulur ve \u00f6telerdeki ebediyyetine menfezler a\u00e7m\u0131\u015f olur…<\/p>\n
Onun y\u00e2kuttan havas\u0131, \u0131\u015f\u0131\u011f\u0131 ve sihirli atmosferine girenler, \u00e7ok defa: Neden insanlar\u0131n \u00e7o\u011fu bu cennet\u00e2s\u00e2 d\u00fcnyaya kar\u015f\u0131 l\u00e2kayd kal\u0131yor? ve nas\u0131l olur da insanl\u0131k, onun iliklerine kadar i\u015fleyen onun bu diriltici soluklar\u0131n\u0131 duymuyor..? demeden kendilerini alamazlar. Evet, o, b\u00f6yle derinden derine ruhun b\u00fct\u00fcn ihtiya\u00e7lar\u0131n\u0131 s\u00f6ylerken, en derin, en h\u00fcz\u00fcnl\u00fc bir ses olarak gaflet ve dalg\u0131nl\u0131klar\u0131m\u0131z\u0131 delerken, nas\u0131l oluyor da bu b\u00fcy\u00fcl\u00fc sese, bu co\u015fturan solu\u011fa kar\u015f\u0131 al\u00e2kas\u0131z kalabiliyoruz! Nas\u0131l oluyor da hayat\u0131, idrak etti\u011fimiz g\u00fcnden bu yana, onun g\u00f6z\u00fcm\u00fcz\u00fcn \u00f6n\u00fcnde \u00f6rd\u00fc\u011f\u00fc, parlatt\u0131\u011f\u0131, o ho\u015f ve g\u00f6n\u00fclleri hoplatan g\u00fczellikler \u015fiirine kar\u015f\u0131 duyars\u0131z olabiliyoruz!<\/p>\n
\u015eurada-burada serseri gezen ruhlar, ne zaman onun \u00fcnsiyet esintili s\u00eenesine d\u00f6nseler, kendi kendilerine: \u0130\u015fte r\u00fcya ve h\u00fclyalar\u0131m\u0131zda arad\u0131\u011f\u0131m\u0131z d\u00fcnya (!) der, d\u00fc\u015f\u00fcnce ve ihsaslar\u0131n\u0131 onun baharlar gibi engin, canl\u0131 ve renkli iklimine salar, f\u00e2nili\u011fe ra\u011fmen \u00f6l\u00fcms\u00fczl\u00fc\u011fe uyan\u0131rlar.<\/strong><\/p><\/blockquote>\n
Onun d\u00fcnyas\u0131nda her\u015fey bir a\u015fk b\u00fcy\u00fcs\u00fc ile sihirli gibidir. G\u00fcnd\u00fczler, bu masmavi \u00e2lemin b\u00fcy\u00fcs\u00fc i\u00e7inde do\u011far, ayd\u0131nlan\u0131r ve s\u00eenelere bir bir boyas\u0131n\u0131 \u00e7alar, \u00f6yle gider.. geceler insan\u0131n derinliklerine matkaplar sal\u0131yor gibi en d\u00fc\u015f\u00fcnd\u00fcr\u00fcc\u00fc duygularla gelir, g\u00f6n\u00fcllere bir avu\u00e7 kor atar-ge\u00e7er.. sabahlar insan\u0131 en tatl\u0131 ses, rayiha ve esintilerle kucaklar.. ba\u011f ve bah\u00e7elerden y\u00fckselen \u00e7i\u00e7eklerin kokular\u0131, damla damla sa\u011fdan soldan d\u00f6k\u00fcl\u00fcp gelen ku\u015flar\u0131n c\u0131v\u0131lt\u0131lar\u0131 ve yer yer g\u00f6lgeler gibi bir belirip bir kaybolmalar\u0131.. zaman zaman ger\u00e7eklerin g\u00f6lgelere kar\u0131\u015fmas\u0131, vakit vakit de g\u00f6lgelerin ger\u00e7ekle\u015fmesi, evet, b\u00fct\u00fcn bunlar \u00e2det\u00e2 bir hayret ve \u00fcrpertinin besteleri gibidirler.<\/p>\n
D\u00fc\u015f\u00fcnce d\u00fcnyas\u0131yla bu seviyeyi yakalayabilenler, kendilerini cennet yama\u00e7lar\u0131nda seyr ve tenezz\u00fche \u00e7\u0131km\u0131\u015f gibi hisseder, g\u00f6n\u00fcllerinde ebed\u00ee var olma ve a\u015fk\u0131n nefeslerini duyar, sonsuzluk i\u00e7in yarat\u0131lm\u0131\u015f olman\u0131n hazlar\u0131 ile b\u00fcy\u00fclenir giderler.<\/p>\n
Yazar: Fethullah G\u00fclen, S\u0131z\u0131nt\u0131, Haziran 1990, Cilt 12, Say\u0131 137<\/span><\/strong><\/p>\n<\/div>\n","protected":false},"excerpt":{"rendered":"
Her be\u015fer\u00ee sistem ve be\u015fer\u00ee d\u00fc\u015f\u00fcnce tarz\u0131, ne kadar uzun \u00f6m\u00fcrl\u00fc olursa olsun, zamanla eskir, bayatlar, c\u00e2zibe ve g\u00fczelli\u011fini yitirir ve b\u0131kk\u0131nl\u0131k has\u0131l eder; ama, M\u00fcsl\u00fcmanca ya\u015fama ve M\u00fcsl\u00fcmanca d\u00fc\u015f\u00fcnce tarz\u0131 \u00f6yle de\u011fildir. \u0130nsan onda, e\u011fer ruhunu tam haz\u0131rlayabilmi\u015fse, al\u0131\u015f\u0131lm\u0131\u015f \u015fekil ve form\u00fcllerin \u00f6tesinde, t\u0131pk\u0131 baharlarda, tabiat kitab\u0131n\u0131n \u00e7ehresinde par\u0131ldayan bir g\u00fczellik ve c\u00e2zibe ruhunu, …<\/p>\n","protected":false},"author":1,"featured_media":3977,"comment_status":"open","ping_status":"open","sticky":false,"template":"","format":"standard","meta":{"footnotes":""},"categories":[1,1189],"tags":[1190,23,273,36,420,107,1459,41,1278,1460],"_links":{"self":[{"href":"http:\/\/www.kocar.org\/wp-json\/wp\/v2\/posts\/4167"}],"collection":[{"href":"http:\/\/www.kocar.org\/wp-json\/wp\/v2\/posts"}],"about":[{"href":"http:\/\/www.kocar.org\/wp-json\/wp\/v2\/types\/post"}],"author":[{"embeddable":true,"href":"http:\/\/www.kocar.org\/wp-json\/wp\/v2\/users\/1"}],"replies":[{"embeddable":true,"href":"http:\/\/www.kocar.org\/wp-json\/wp\/v2\/comments?post=4167"}],"version-history":[{"count":1,"href":"http:\/\/www.kocar.org\/wp-json\/wp\/v2\/posts\/4167\/revisions"}],"predecessor-version":[{"id":4168,"href":"http:\/\/www.kocar.org\/wp-json\/wp\/v2\/posts\/4167\/revisions\/4168"}],"wp:featuredmedia":[{"embeddable":true,"href":"http:\/\/www.kocar.org\/wp-json\/wp\/v2\/media\/3977"}],"wp:attachment":[{"href":"http:\/\/www.kocar.org\/wp-json\/wp\/v2\/media?parent=4167"}],"wp:term":[{"taxonomy":"category","embeddable":true,"href":"http:\/\/www.kocar.org\/wp-json\/wp\/v2\/categories?post=4167"},{"taxonomy":"post_tag","embeddable":true,"href":"http:\/\/www.kocar.org\/wp-json\/wp\/v2\/tags?post=4167"}],"curies":[{"name":"wp","href":"https:\/\/api.w.org\/{rel}","templated":true}]}}