Kehf suresi, Mekke’nin son döneminde nazil olmuştur. Müslümanların yaşadığı işkence ve zulümlere bir teselli gibidir. Siz Rabbinize samimi olarak inanır, davanızdan dönmez, sadece Allah’a dayanır ve güvenirseniz Allah sizi destekler ve yarı yolda bırakmaz mesajı verilir.
Surede beş kıssaya yer verilir. Her bir kıssanın temsil ettiği bir hakikat ve hakikatın iki yönüne atıf vardır. Ashab-ı Kehf kıssası 13 ve 20. ayetler arasında işlenir ve Dünya hayatı ve ahiret hayatının çift boyutu gözler önüne serilir.
32 ve 44. ayetler arasında işlenen zengin ve yoksul kıssasında ise zenginlik ve fakirliğin; 50 ve 53. ayetler arasında işlenen Hz. Adem ve İblis kıssasında gerçek dostun (Allah) ve gerçek düşmanın (şeytanın) mahiyeti;
60 ve 82. ayetler arasında işlenen Hz. Musa(as) ve Hızır kıssasında eşyanın görünen (zahir) ve görünmeyen (batın ve hikmet) yönü ve son olarak 83 ve 98. ayetler arası
>nda işlenen Zülkarneyn kıssasında ise dünya sultanlığı ve ukba sultanlığı konularına yer verilir.
Bu kıssaların herbirinin günümüzde hizmet erlerine yapılan zulüm ile bir benzerliği vardır.
Bu kıssalar ile hayata, zenginliğe, güç ve iktidara bakış açımızı tadil ederek ve aynı zamanda bunların geçiciliğine vurgu yapılarak doğru bildiğimiz hak yoldan sapmamamız gereği üzerinde durulur.
Kehf suresi 9. Ayette: “Yoksa sen, hepsi de hayret verici birer mucize olan âyetlerimiz içinde sadece Ashab ı Kehf ve Rakîm’i mi hayret verici buluyorsun?” buyurularak aslında en az Ashabı Kehf kıssası kadar şaşırtıcı olan ama ülfetten yani alışkınlıktan dolayı idrak edemediğimiz bize göre sıradan olayların da birer ayet olduğu vurgusu yapılıyor.
İnsan uyku ve uyanma ile aslında doğum ve ölümü hergün yeniden yaşıyor. Yürümek, yemek, doğa olayları vs. daha az şaşırtıcı değil, ama siz doğanız gereği ülfetiniz dışında şaşırtıcı örnekler istiyorsunuz; peki o halde alın bakalım size şaşıracağınız örnekler! der gibi Allah (cc) mevzuyu bu sekilde beyan buyuruyor.
Kuran, Ashabı Kehf’in sayıları ve olayın nerede yaşandığı gibi konulara girmeden asıl çıkarmamız gereken derse dikkatimizi çekiyor.
Hatta 22. Ayete kadar kıssa fazla tafsilata girmeden anlatıldıktan sonra “kimseden ayrıntı istemeye kalkma” buyuruluyor yani insanların magazinden öteye gitmeyen, asıl maksadı gölgede bırakacak teferruat mevzuları araştırmasını da istemiyor.
Parmağa değil, parmağın gösterdiği yere; pencereye değil de pencereden bakmamızı emrediyor.
Yazıyı çok uzatmadan bu sure ve kıssaları ile günümüz hizmet erlerinin yaşadığı sureci bir karşılaştırırsak eğer şu çıkarımları yapabiliriz:
1- YOLA ÇAĞIRAN VE SAPKINLIK ÜZERİ OLAN BİR KRALA (YÖNETİCİYE) KARŞI KIYAM ETMEK ALLAH’IN EMRİDİR.
Her dönem ve devirde Kuran-ı Kerim’de bahsedilen bu kıssaların benzerleri yaşanmaktadir. Biz de Ashab-ı Kehf’te bahsedilen bu genç yiğitler gibi yaşadığımız devirde tiranların emrine boyun eğmemeliyiz. Karşınızdaki kim ve hangi güç olursa olsun, Hakk(cc)tan başkasına boyun eğmemeliyiz. Zalimlere karşı kıyam etmeliyiz.
2- AHİRZAMANDA SÜFYAN VE DECCAL FİTNESİNDEN KORUNMAK İÇİN KEHF SURESİ TAVSİYE EDİLMİŞTİR.
Bu konuda birçok hadis-i Şerif’ten bir tanesini söyleyip geçeceğim. Resulullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdu ki:
“Kim Kehf suresinin başından on ayet ezberle(yip okumaya devam ede)rse, deccalin şerrinden emin olur (korunur). Her kim Kehf suresinin son on ayetini okursa ve sonrada deccal çıksa, ona asla zararı dokunmaz.” (Müslim, Müsafirin, 27; Ebu davud, Melahım, 14, Ahmed bin Hanbel, Müsned, 5/196; 6/449, 450; Tirmizi, Fedailül-Kuran,6)
Ahirzamanı idrak ettiğimiz ve süfyanın ortaya çıkmışı ayrı bir yazı konusudur. Aşikar olması münasebetiyle ayrıntıya girmeyeceğim. Dileyen bu konu ile ilgili şu linkten istifade edebilir: ( https://sorularlaislamiyet.com/hz-mehdi-neler-yapacak )
3- ŞARTLAR BAZEN İNSANI BİR YERE SIĞINMAYA VE İLTİCAYA SEVKEDEBİLİR. BU DURUMDA SİZ ALLAH’IN DAVASINI DESTEKLEDİĞİNİZ İÇİN ALLAH DA SİZİ DESTEKLEYECEKTİR.
“Allah’tan başkasına kul olmayarak onlardan ayrıldığınız zaman artık bir mağaraya sığının! Rabbiniz size rahmetini neşretsin (ulaştırsın). Ve size, refik (destek) olarak işlerinizi kolaylaştırsın.” (Kehf suresi 16. Ayet)
Allah (cc) rızası için her türlü rahatı, konforu, makamı ve memuriyeti bırakarak çileye katlanmak yiğitlik ister. Dünyanın geçici rahat ve konforunu değil, ahiretin sonsuz mutluluğunu tercih etmek en büyük bahtiyarlıktır.
Nitekim, Ashab-ı Kehf gençleri de saraya mensup idiler. O gençler, zalim kralın her dediğini yaparak günlerini gün edip keyiflice yaşayabilirlerdi. Fakat, içlerindeki iman onlara sarayı bırakıp mağarayı tercih ettirdi. İçlerindeki iman onlara, rahatı bırakıp çileyi tercih ettirdi.İnşaallah Allah’ın yardım ve desteği de onlarla beraber olacaktır.
Ayette geçen “Mirfak” destek manasına gelir ki arapça “dirsek” de bu kelime ile ifade edilir. Yani siz madem Allah’ı desteklediniz, Allah’ta sizi destekleyecektir. Mümin sadece Rabbine sığınmalı; O’na tevekkül edip güvenmeli; O’nun Rahmetini ve Rızasını istemelidir.
4- ALLAH (CC) HİZMET ERLERİNİ KORUYACAKTIR.
Yüce Allah mağarada Ashab-ı Kehf için Kıtmir’i görevlendirdiği gibi hizmet erlerini de bazı maddi sebepleri vesile ederek koruyacaktır.
5- ALLAH(CC) KENDİ DAVASINI KAZANDIRACAKTIR. BİZ KAYBEDENLERDEN OLMAMAK İÇİN HİZMET EDERİZ.
Ashab-ı Kehf delikanlıları içinden “Biz bir avuç insanız. Acaba bu din insanların çoğu tarafından kabul edilir mi?” diye geçirmişlerdi. O devirde yaşayan halk da dine girmiş olmakla birlikte “Acaba Allah ahirette ölüleri nasıl diriltecek?” diye yeniden diriliş noktasından tereddüt yaşıyor
>lardı.
Allah(cc) Ashab-ı Kehf delikanlılarına bu topluluğu; o topluma da bu delikanlıları göstererek hikmetini tezahür ettirmiştir. Bize düşen vazifemizi yapmaktır. Hidayete sevkedecek Allah(cc)tır.
6- SIĞINMA, GAYBUBET VEYA İLTİCA EDEN KİŞİLER DİKKAT ÇEKMEMELİ VE KENDİNİ GÖSTERMEMELİDİR.
“…içinizden birini şu akçe ile şehre gönderin. Temiz ve helâl yiyecek arasın ve ondan bir miktar alıp getirsin. Fakat çok gizli ve dikkat çekmeyecek şekilde hareket etsin de, varlığınızı ve bulunduğunuz yeri hiç kimseye sakın hissettirmesin.” (Kehf suresi-19)
7- BU KİŞİLER YİYECEKLERE EKSTRA DİKKAT EDİP HELAL BESLENMEYE AZAMİ GAYRET ETMELİDİR.
Bu kıssa bize yiyecek ve başka şeyleri satın alırken acele etmemeyi, düşünüp taşınmayı, helal ve temiz olanı seçmeyi, haram ve çirkin olandan kaçınmayı öğretmektedir. Temiz ve selim fıtrat, haram lokma ile kirletilip, köreltilebilir. Hassasiyetler ve melekeler kaybolur.
8- KAÇ KİŞİNİN SIĞINDIĞI, İLTİCA ETTİĞİ VE GAYBUBETTE OLDUĞU VS GİBİ SAYI BİLGİSİ KESİNLİKLE SORULMAMALI VE VERİLMEMELİDİR.
“Kimisi, “Üç kişiydiler, dördüncüleri köpekleriydi.” diyecek; daha başkaları, “Beş kişiydiler, altın
>cıları köpekleriydi.” diyeceklerdir. Bunların yaptıkları, gaybı taşlamaktan ibarettir. Bazıları da, “Yedi kişiydiler, sekizincileri köpekleriydi.” diyecektir.
(Rasûlüm,) de ki:“Onların kaç kişi olduğunu Rabbim daha iyi bilir. Onlar hakkında sağlam ve doğru bilgi sahibi çok az insan vardır.” Dolayısıyla, onlar hakkında bilinen gerçeklerin dışında herhangi bir kimse ile münakaşaya girme; onlar hakkında tartışanlardan da herhangi bir şey sorma.” (Kehf suresi 22)
Hadiseden dersler çıkarıp gerek maddi ve manevi kendimizi tadil edeceğimiz yerde magazinvari bilgiler üzerine kafa yormak bizi yapmamız gerekleri şeylerden alıkoyacağı gibi tedbirsizliğe de sevkedebilir.
9- SÜRECİN NE KADAR SÜRECEĞİ HUSUSUNDA GEREKSİZ TARTIŞMALARA GİRİLMEMELİ.
“…İçlerinden biri, “Bu (uyku) halinde ne kadar kaldınız?” diye sordu. Bir kısmı, “Bir gün, belki bir günden de az!” diye cevap verdi. Diğerleri ise, “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir.” dedi. Şimdi siz bunu bırakın…”
Kesinlikle işin süre, nicelik ve sayısal kısmına takılmamalıdır. Zaten, Rabbimiz de bizi bu ayet ile uyarır. Ne kadar süreceği, ne kadar kaldıkları, kaç kişi oldukları -yani işin bu tarafı- önemli değil dercesine, bu hususu araştırmayın, tartışmayın denilmektedir. Bu durum Rabbimizin ifadesiyle “gaybı taşlamaktan” ibarettir.
10-RABBİMİZE YALVARIP YAKLAŞMALIYIZ.
Ashab-ı Kehf kalplerini imanla doldurmuş ve kendilerine sebat vermesi için Allaha yalvarmışlardır. Allah da kalplerini pekiştirmiştir.
11- SÜREÇ İÇİNDE İŞLERİMİZİ VEKALET VE ORTAKLIK ARACILIĞI İLE YÜRÜTMEK DAHA SAĞLIKLIDIR.
Kıssada onlar aralarından birini yiyecek almak için şehre gitmekle görevlendirmiş ve bunun için ona paralarını vermişlerdir. Ayrı ayrı tek başlarına iş yapmaları ciddi bir tedbirsizlik olurdu. Böylesi durumlarda vekalet ve ortaklıkla iş yapıp temkinli olmak gerektir.
12-BU ZALİMLER İDEOLOJİLERİ UĞRUNA HER TÜRLÜ PROVOKASYONLARA, KIŞKIRTMALARA VE ZULÜMLERE GİREBİLİRLER.
“Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse, sizi taşa tutarlar…” (Kehf Suresi, 20)
Bu ayette “taşa tutarlar” ifadesiyle ne denli bir tiran karakteri oldukları tarif edilmektedir. Düşmanlıklarını taşla, sopayla, işkence ve kanla göstermekten çekinmezler. Bunu yapmalarındaki amaç ise bu kişileri yıldırmak, güçlerini azaltmaktır.
13- KİMSEYİ ELE VERMEMELİYİZ.
“Sakın sizi kimseye duyurmasın” sözü, kafir ve düşmanlardan saklı olan ve gizlenen kişileri düşmana deşifre etmenin vebalini gösterir.
14- HİZMET ERLERİ KENDİLERİNİ BU SÜREÇ İÇİNDE GELİŞTİRMELİDİR.
Ashab-ı Kehf’in mağaraya sığınmalarının nedeni dönemin baskıcı sisteminin oluşturduğu ortamdır. Kendi fikirlerini rahatça söyleyemeyen, doğruları anlatamayan, Allah’ın dinini gerektiği gibi tebliğ etmeleri engellenen bu gençler, çözümü bu toplumdan uzaklaşmakta bulmuştur.
Ancak bu uzaklaşma, uzaklaşıp bekleme manasında değildir. Gençler mağaraya sığınmış, yaptıkları işleri Allah’ın kolaylaştırması, kendilerine rahmetinden yayması için dua etmişlerdir.
Kısacası Kehf Ehli’nin mağaraya sığınmasının nedeni sadece beklemek değil, kendilerini bu süre içinde geliştirmek olmuştur. Bu uyku hali günümüzde kadere tabi olmanın getirdiği tevekkül ve huzur olabilir.