Ayrıca kendi kültürünüzde belli bir fenomene yönelik yaşadığınız olumsuz tecrübelerle aynı fenomene yönelik başka bir kültürde yaşadığınız olumlu tecrübeler aynı manaya gelen iki kelimeye karşı tepkinizi farklılaştırabilir. Mesela baskıcı bir devlet kontekstinde “polis” kelimesinin akla getirdikleri ile hukuk toplumunda “polis” kelimesinin akla getirdikleri çok farklı şeyler olabilir. Yada ezberci ve belli bir ideoloji telkin eden okul sistemindeki “ev ödevi” ile eğlenceli, keşfe açık, kendinizi sürekli ifade etmenizi sağlayan bir okul sistemindeki “ev ödevi”kavramı size çok farklı anlamlar çağrıştırabilir.

Bu şekilde anlam kayması ve daralması yaşayan dini kavramlardan birinin de başımıza gelen zorlukları ifade için kullandığımız “imtihan” kelimesi olduğunu düşünüyorum. Hususiyle, içinde neşet ettiğimiz kültürel kontekstte imtihan kelimesinin kullanıldığı eğitim, sosyal ilişkiler, zorluklar gibi yerlerin ve şekillerin dini bir kavram olarak imtihana bakışımızı da şekillendirdiği kanaatindeyim. İmtihanın maksadı, şekli, keyfiliği, fonksiyonelliği, faydası, oluşturduğu gerginlik, otorite ile ilişkilerdeki rolü, hayatımızı şekillendirici etkileri gibi hususlar göz önüne alındığında, seküler manada bu kavrama gösterdiğimiz tepkinin dini tepkilerimizi de bir şekilde etkilediğini düşünüyorum.

Öncelikle Arapça M-H-N kökünden türeyen bu dini kavramın lügat manalarının orijinal kültürde neleri ifade etmek için kullanıldığı üzerinde durmak istiyorum, ki dini bir kavram olarak da nelerin ifade edilmeye çalışıldığını daha rahat tahayyül edebilelim. Sözlükte imtihan kelimesinin türediği M-H-N kökü şu manaları içermektedir:

  • (Kamçı ile) vurmak (Bir şok ile kişiyi uyarıp bir işe teşvik etme)
  • Deveyi yolculuğa teşvik etmek (Bir işe sürme)
  • Bir kimseyi denemek, tecrübe etmek (İddia ile reel olanın uyumluluğunu test etme, iç dış bütünlülüğüne teşvik etme)
  • Gümüşü ateşte tasaffi ettirmek (Cevhere ve öz kimliğe ait olmayan hususlardan arındırma)
  • Su kuyusunun içinde biriken toprağı ve çamuru çıkarmak (Asli vazifeyi yapmayı ve duruluğu engelleyen unsurları uzaklaştırma)
  • Elbiseyi yıpranana kadar giymek (yaratıldığı maksadı ifa yolunda uzun süre istihdam etmek ve bu uğurda hayatını sonlandırmak)
  • Hayvan derisini yumuşatıp, çekip sündürmek (işlenmemiş halde bulunan bir kıymeti ve potansiyeli belli ameliyelerle bir maksada ehil hale getirme)
  • Bir söz hakkında derinlemesine düşünmek (Hayatımıza giren bir mananın/ mefhumun mesajını ve maksadını iradi olarak sindirmek, işlemek ve bu vesileyle zihni ve ruhi potansiyelimizde bir gelişim temin etmek)
  • Bir kimseye lütuf ve ihsanda bulunmak (Yapılan tasaffi, çekme, sündürme, şok etme, temizleme gibi metotlarla kişisel potansiyelin gelişimine katkı yaparak kişiye bir lütuf ve ihsanda bulunmak)

Özetle, tüm bu lügavi kullanımlar hariçten bir gücün tasaffi, teşvik, tekmil, tefekkür, ta’dil, tahsin gibi maksatlarla bir şeye güç uygulaması ve bununla o şey için bir iyilik ve lütuf murat etmesi manalarını çağrıştırmaktadır.

Lütuf ve ihsan maksadıyla güç uygulayan otorite karşısında edilgen bir konuma sahip olan varlık bir kısım zorluk, baskı ve acı neticesi  elde ettiği enerji ile, kimi zaman iradi çoğu zaman gayri iradi, bir dönüşüme ve gelişime uğramakta yada üzerindeki arizi yükleri atarak asli maksadına uygun bir şekle yada daha iyi niteliklere kavuşmaktadır.

Tabi tüm bu manalar adil, ne yaptığını bilen, şefkatli, iyilik murat eden, hikmet ve ilim sahibi, haset ve kıskançlık gibi kusurlardan muaf,  bizdeki şeylere ihtiyacı olmayan bir zattan gelen imtihanları daha net ifade edebilmektedir. Kavrama yüklediğimiz tüm bu manalar, içinde yaşadığımız kültürel kontekstteki belirsizlikler, adaletsizlikler, sorumsuzluklar, düzensizlikler, siyasi ve toplumsal yapılardaki arızalar, ahlaki yozlaşmalar ve itikadi inhiraflar arttıkça farklı şekillere inkılap edebilmekte ve bir kısım daralmalar yaşayabilmektedir. Zira insan zihni asli sebepler yerine yüzeysel sebeplere odaklanabilmekte ve yüzeysel sebeplerdeki sıfatlar çerçevesinde imtihan kavramını  zihninde konumlandırmaktadır.

Bir kaos ve keyfilik içinde neşet eden kişi ne imtihanın kendisini, ne maksadını, ne dozunu, ne sorumlusunu, ne kendi rolünü, ne de neticesini kestirebilmektedir. Ayrıca imtihan karşısında metodolojik bir yaklaşım, anlayış ve değişim önerilmeyip, daha ziyade maksadı, boyutu ve istikameti belli olmayan pasif bir sabır tavsiye edildiğinde imtihan kavramı kişinin zihninde git gide “sebepsiz acı çekme” manasına evrilebilmektedir.

Hususiyle, imtihan karşısında daha ziyade pasif sabrın tavsiye edilmesi, otoriter ve baskıcı rejimlerde/kültürlerde kişinin değişim için irade ortaya koymasının engellenmesi ve, dolayısıyla, fatalizm etrafında şekillenen cebri kader anlayışı kişide tıkanma, muhakeme yetisini bastırma ve imtihan kavramına karşı bir iç tepkiye dönüşebilmektedir.

Hal böyle olunca, imtihan kavramı etrafında oluşan belirsizliğin kişide hasıl ettiği güvensizlik ve imtihana sebep olduğunu düşündüğü kişi, kurum ve hadiseye yönelttiği tepki içten içe bunlara sebebiyet veren yaratıcı kudrete de yönelmektedir. Kişilere atfedilen anlamsızlık, kasıt, kötü niyet, manasız acı çektirme gibi hususlar ilahi iradeye de atfedilebilmektedir. Kısaca, tecrübe edilen muhtevanın mahiyeti o muhtevayı ifade eden kavrama yönelik algımızı da çok yönlü etkilemektedir.

İmtihan kavramı etrafında meydana gelen muhtemel daralmayı ve kültürel kontekstin tesirlerini ifade ettikten sonra, şimdi imtihan kavramı yerine, bu kavramın orijinal manasını daha sağlıklı ifade edeceğini ve insan iradesine ve muhakemesine daha çok alan açacağını düşündüğüm ‘gelişim projesi’ kavramını teklif etmek istiyorum.

‘Proje’ kelimesinin de, ‘proje adam’ gibi, her ne kadar kültürel manada yanlış kullanımları ve imaları söz konusu olsa da, buradaki maksadım öğrencilere yada şirket çalışanlarına gelişim ve üretim için verilen; başı, sonu, maksadı, tanımı, spesifik hedefleri, ödevleri, adımları, kaynakları ve size ne katacağı belli olan; yada belli olması istenen proje kavramıdır.

Başa gelen zorluk, bela, terslik, imtihan gibi her türlü hadiseyi ‘gelişim projesi’ ile ifade ettiğimizde zihnimizde projeyle alakalı otomatikman şu sorular belirmektedir:

  • Maksadı nedir?
  • Bana ne öğretmek istiyor?
  • Tamamlamak için hangi kabiliyetlerimi geliştirmem gerekiyor?
  • Kimlerden yardım alabilirim?
  • Ne yönde bir değişikliğe gitmem gerekiyor?
  • Hangi yönüm sınanıyor?
  • Bu projenin adımları neler olabilir?
  • Daha önce yapmış olanların tecrübeleri nelerdir?
  • Ne kadar bir süre gerektiriyor?
  • Başarıyla bittiğinin emareleri ve kriterleri nelerdir?
  • Sonunda nasıl bir insan olacağım?

Bu sorular sorulduğunda kişi başa gelen hadiseye karşı doğal olarak bir mana arayışına girmekte, şahsi sorumluluk almakta, iradesini işletmekte, yapıcı bir yaklaşım sergilemekte, hadiseyi bir gelişim vesilesi olarak algılamakta ve kaderci kültürün tesis ettiği zihni engellemelerin ötesine geçebilmektedir.

Zihni değişimi örneklendirme sadedinde, imtihan kelimesi etrafında kurulan cümleleri ve bir kısım dini söylemleri proje ile ifade ettiğimizde karşımıza çok ilginç neticeler çıkabilmektedir:

Herkesin başında bir imtihanı var Herkesin bitirmesi gereken bir projesi var
Allah sabırlar versin, zor imtihan Allah güç kuvvet versin büyük bir proje
İnsanlar içinde en ağır imtihana çekilenler peygamberlerdir. Sonra sırasıyla (rütbeleri) onları takip edenler, sonra onları takip edenlerdir. İnsanlar içinde en zor projelerin altına girenler peygamberlerdir. Sonra sırasıyla kabiliyet ve potansiyellerine göre onları takip edenlerdir.
Dünya imtihan yeridir. Dünya yeni projelerle sürekli gelişme yeridir.
Bu tür belalar da hep beni buluyor Aynı proje tekrar tekrar masama geliyor (neyi eksik yapıyorum)
Allah kişiye kaldıramayacağı yükü vermez Allah her kişiye potansiyel ve kabiliyetine uygun proje verir
Kişi sevdiğiyle imtihan olur Hayatımızdaki her kişi (eşimiz, çocuğumuz, arkadaşımız, iş arkadaşımız) bir nevi gelişim projesidir

“İmtihan gelir sabredersiniz, bir de bakmışsınız ki geçmiş” gibi bir yaklaşım yerine aktif sabır öneren ve bu aktif sabrı okul ve iş ortamında formatı daha belirlenmiş bir kavram etrafında ifade etmeyi amaçlayan bu makale kavramsal donukluklara ve pörsümelere bir format ve bakış açısı yenilenmesi örneğidir. Muhteva ve kavramın kültürel değişiklikler muvacehesinde birbirini karşılamadığı yerlerde yeni açılım ihtiyacını ifade etmektedir.

Kaynak: CRISD