Sevdiğinizin vefat haberinin ardından gözyaşı dökmemiş, sarsılmamış, hatta kalp krizi geçirir hale gelmemişseniz, bu yazıyı anlamaz hatta lüzumsuz bile görebilirsiniz. Aslında bu gibi erdemli ve salabeti diniyesi olan, insanlığa hizmet yolunda ulaşılmaza ulaşan bu baba yiğitleri yazmak lazım; hem zamanlarına hem de gelecek nesillere intikal etsin.
Sayın www.turkeytoday.net editörü, size bir hatıra yazısı gönderiyorum. Adresinizi bulamadım. Sanırım Hollanda mahreçli yayınınız varmış ve misafir kalemlere açıkmışsınız. Umarım bu yazıyı yayınlarsınız teşekkür ederim. AB
Malik Bey ile 1986 yılında Düzce’de tanışmıştık. Ülke genelinde vatan evladına sahip çıkılma, onlara yurt yuva ayarlama, kalacak yer bulma mevzuunda duyarlı insan sayısı az hatta yok denecek kadar azdı. Kocaeli, Sakarya, Bolu vilayetlerinde eğitim öğretim faaliyetleri ve öğrenici kapasitesi nasıl diye, gezip görmeye çalıştığımız sırada Düzce’de de böyle faaliyetler araştırılıyor, demişti bana arkadaşlar. Oraya da gittik görmemiz gereken şahıs Malik Gencer isimli bir gençti, bulduk kendisini. Temiz nasiyesi, parıl parıl parıldayan ateşin gözleri, heyecanlı heyecanlı tavrı ve konuşmalarıyla, bu civardaki öğrencilere sahip çıkılmalısözünü tekrar edip duruyordu. Orada Amele pazarı ve hayvan pazarı olarak kullanılan na-müsait bir semtte sanırım iki-üç oda, büyük salonu olan bir yer kiralamış ve orada beş-on tane öğrenciye kurs veriyor onlara edep-erkan ve terbiye öğretmeye çalışıyordu. Bu gayreti ve heyecanını takdirle karşıladım ve bu haliyle bile kendisini tebrik ettim. Ancak
Orasının bu iş için çok müsait olmadığını söyledik kendisine, orada bir iş adamının yeni bina yaptırdığını bize söyledi, ancak bunu kendisinin hem tutmaya imkanın olmadığını hem de zaten bana vermezler ki, eğer siz destek ve yardımcı olursanız belki olur. Onlar kimler, sorduk; Malik Bey, dedi ki, Bayburtlu kalabalık ve İslami hayatları olan duyarlı bir aile, o zaman vakit kaybetmeden gidip tanışalım dedik ve gidip görüştük ve gerçekten tam yol kavşağında sekiz katlı güzel bir bina. Görüşüp konuşup inşaat sahibinden binayı kiraladık ve Malik Beyin uhdesine devrettik, bir iki Düzceli esnaf arkadaşla beraber burasını güzel bir şekilde tefriş ettiler ve 70-80 kişilik Düzce Erkek Öğrenci Yurdu isimli şirin ve temiz bir yurt binası oldu. Malik Bey de yurt müdürlüğünü üstlendi, geceli gündüzlü çalışarak kısa sürede yurdun ünü İstanbul ve Ankara dahil çevre illerde de eğitim-öğretim çevrelerince kulaktan kuşağa duyulur hale geldi. Yeni kurulmuş olan Anadolu Liselerinin birisi de Düzce’de olduğu için talebe potansiyeli çok fazlaydı.
Bu arada biz de Malik beyle kardeşten ileri dost olduk, Yurdun, yol güzergahında olması itibariyle hep gider geliriz, gerek yurt sahipleri gerekse Düzceli diğer esnaf arkadaşlar bizlere çok hizmet ederler ve sohbetlerimiz olur. Bir gün Malik Beyi ziyarette yurtta bir vaka ile karşılaştık ve bir veli ile tanıştık, veli karı-koca tıp doktoru, çocukları Düzce Anadolu Lisesini kazandığında orada kalabileceği bütün yurt ve yatılı yerleri gezmiş hiçbirini beğenmemiş ve Malik Beyin müdürü olduğu yurdu beğenerek çocuklarını oraya vermişler. Cumartesi Pazar dahil kısa tatillerde önceleri İstanbul’daki evine giderken sonraları artık evine de gitmemeye başlamış; babası ve annesi oğlum gel üstünü başını yıkayalım ütüleyelim, çocuk telefonda hep der ki. Anne Selahattin hocam ve Malik Hocam yıkayıp ütülüyorlar. Oğlum hoca da talebenin üstünü yıkar üteler mi, sen ne diyorsun? Hafta arası bir gün doktor karı koca Düzce’ye gelirler yurt müdürlü Malik Beyin yanında çay içerlerken ben de yine oraya bir uğramış oldum; biraz konuştuk. Dr. Hanım, oğlumun yattığı yeri görebilir miyim? deyince, Malik Bey, buyur etti ve ben de onlarla beraber oldum. Beraberce çıktık bir iki kat yukarı çocuğun yatakhanesine girdik ve dolabını açtırdı, bazı iç çamaşırları çıkarıp baktı ve Dr. Hanım, tertip düzen çamaşırlar kat kat tertemiz, oracıkta ağlamaya başladı ve ağladı ağladı, biz teskin ettik! dedi ki, benim gibi anaya yazıklar olsun. Ben çocuğumun elbise dolabını hiç bu kadar temiz ve tertipli tutmamıştım. Dr. Hanım birkaç tane daha elbise dolabı görebilir miyim, deyince üç dört dane farklı farklı katlardan dolaplar gösterdiler ve Dr. Hanım: Bütün öğrencilere bu hassasiyeti gösteriyor musunuz? Deyince Malik Bey dedi ki, Doktor abla elbette aynı hassasiyeti gösteriyoruz çünkü bu öğrenciler bize evvela Allah’ın sonra da ailelerinin emanetidir. Emanete hıyanet Allah nezdinde en büyük günahtır. Dr. Aile yine gözyaşlarıyla dediler ki, artık bu çocuk gerçekten size emanet ve üniversiteyi bitirinceye kadar sizindir. İşte Selahattin belletmenler ve işte geceli gündüzlü koşturup öğrencilerin eğitim öğretimine seferber olan yurt Müdürü Malik Gencerler!
Allah Taala’nın rahmetiyle muamele edeceğine inandığımız ve 4 gün öne Hakka yürüyen Malik Bey, yurt içinde Düzce’den sonra, eğitim öğretim hizmetleri için. 1992/1997 yılları arası İskenderun, 97/2000 arası Sivas, 2000/2004 Mardin ve 2004/2012 Osmaniye’de binlerce öğrenci ve velinin gönlünde taht kurmuş, bulunduğu her yerde can hiraşane eğitim öğretim ve insan yetiştirilmesine hizmet etmişti!
Sevdası hizmeti olan bu insana bir gün de yurtdışında sana ihtiyaç var denildiğinde severek oraya da gitmiş ve nitekim 2012-2015 yılları arasında milletini ülkesini ve eğitim öğretimini temsil etmek üzere gurbet diyarı Filipinleri kendine mesken etmişti.. Eğitim öğretim faaliyetlerine çalıştığı her yerde birçok üstün başarıya imza attı. Hem çalışmasıyla hem uyumuyla hem de güzel ahlakıyla insanlar tarafından sevildi ve el üstünde tutuldu. Bulunduğu her yere bu fakiri hep davet ederdi. İskenderun hariç davet ettiği her yere birkaç defa gittiğim olmuştur.
Filipinlere de gittim ve 10 gün kadar kaldım oradaki resmî gayrı resmi nice insanın hatta bakanların ve üst düzey zenginlerin gönlünde de taht kurmuştu! Fırsatları da değerlendirirdi. O esnada bana “Hocam İstanbul’a misafir getirsek sahip çıkar mısınız?” deyince tabii çıkarız Malik bey, dedik! Bakan dahil 50-100 kadar insan getirdi! Biz de elimizden geleni yaptık. 2016 yılında kanser hastalığına yakalandı. Ağır seyreden hastalık Malik Beyi kötü hırpaladı. Filipinlerden Güney Kore’ye biraz da tedavi maksatlı geçmiş oldu. Nihayet 8 Mayıs 2018 günü geçirdiği bir kalp krizi sonucu Allah’ın huzuruna yürüdü 4 çocuğu ve Ela isimli hanımını öksüz bıraktı. Hanımını babasından Düzce’de ben istemiştim ve kendisinin yoğun isteği üzerine düğünlerinde de çok zor şartlar altında bulunmuştum, 1962 Mayıs ayı doğumlu olan Malik Gencer beye Allahtan rahmet ve kederli ailesine sabır dilerim. Bu arada Hekimhan’daki akraba ve yakınlarına da sabrı cemil niyaz ederim. Türkiye’de insanlara ve hizmete yapılan zulümleri görüp duydukça çok ağlar ve çok dua eder!
Yazıyı okuyan arkadaşların Malik bey ve onun gibilerin ruhuna 1 Fatiha 3 ihlas okumalarını ve onun gibi gurbet ellerde hayatlarını Allah yolunda feda edenlerin ruhlarına bağışlamanızı istirham ederim. Bu insanların asrımızda sahabe ve tabiin asrı insanlarına denk insanlar olduğu kanaatimi siz okuyucularla paylaşmama lütfen izin veriniz..
Dr. Ali Bayram