Kûfe’de bizim yanımızda ibadet eden bir genç bulunuyordu. Bu genç, mescitten çıkmıyordu. Neredeyse mescidi terk etmez hale gelmişti. Güzel yüzlü, boyu posu yerinde, güzel ahlaklı idi. Güzel ve akıllı bir kadın ona aşık oldu. Bu aşk uzun bir zaman devam etti.
Bir gün kadın bu gencin yolu üzerinde durdu. Genç camiye gitmek istiyordu. Kadın ona:
“Ey genç! Seninle konuşmak istiyorum. Sonra istediğini yap!” dedi.
Buna rağmen genç, kadını dinlemeden ve onunla konuşmadan yoluna devam etti. Mescid dönüşü kadın evine gitmekte olan gencin karşısına yine çıktı ve ona:
“Ey genç! Seninle konuşmak istediğim birkaç kelimeyi benden dinle!” dedi. Genç, başını eğerek bir müddet düşündü ve:
“Benim seninle konuşmam şüphe uyandırır. Ben ise töhmete fırsat vermek istemiyorum.” dedi. Kadın şöyle konuştu:
“Allah’a yemin ederim ki ben senin durumunu bilmiyor değilim. Âbid kimselerin böyle bir durumu benden görmelerinden Allah’a sığınıyorum. Siz âbidlerin billur gibi olup leke kabul etmeyeceğini bilirim. Sana söyleyeceklerimin özü şudur: Bütün azalarım seninle meşguldür….”
Genç, evine gitti. Namaz kılmak istedi. Fakat kendini tam hazır hissedemediği için eline bir kağıt aldı ve yazdı. Sonra evinden çıktı. Baktı ki kadın hâlâ yerinde durmaktadır. Mektubu kadının yanına attı ve “ve evine döndü. Mektupta şunlar yazılıydı:
“Rahman ve Rahîm Allah’ın ismiyle başlarım. Ey kadın! Allah Teâla, kulu kendisine ilk isyan ettiği zaman halîm olur. Kulu ikinci defa günaha döndüğü zaman kulunun kusurunu örter. Kul, günahın elbisesini tamamen giydiği zaman, Allah Teala nefsi için öyle bir şekilde gazaba gelir ki, O’nun gazabından gökler, yer, dağlar, ağaçlar ve hayvanlar korkarlar. Allah’ın gazabına kim güç yetirebilir?
Eğer benim söylediklerim bâtıl ise, ben sana öyle bir günü hatırlatıyorum ki, gök o günde eritilmiş kurşun gibi, dağlar o günde atılmış pamuk gibi olur. Azîm ve Cebbâr olan Allah’ın savleti önünde ümmetler diz çökerler.
“Yemin ederim ki nefsimi ıslah etmekten zayıf düştüm! Nerede kaldı başkasını ıslah edeyim. Eğer benim söylediklerim hak ise haktır. Ben sana bir hidayet doktoru göstereyim ki o doktor, hasta eden yaraları ve acıları tedavi eder. O doktor, Âlemlerin Rabbi olan Alllah’tır. Doğruyu istemek suretiyle Allah’a yönel! Benden sana fayda yok. Çünkü ben, Allah Teala’nın şu ayetiyle meşgulüm:
“Onları yaklaşan güne karşı uyar. Zira o gün yürekler (korkudan adeta yerinden sökülüp) gırtlaklara dayanmıştır; yutkunur dururlar. Zâlimlerin ne bir dostu, ne de sözü tutulur bir aracıları yoktur. (Allah) gözlerin bakışını da, kalplerin gizlediğini de bilir.” (Mü’min, 18-19).
İmam-ı Gazali. İhya
tweet