Aşk; şiddetli sevgi, iptilâ, düşkünlük, kemâl, cemâl ve müşâkeleden dolayı duyulan aşırı muhabbettir ki, böylesine, daha ziyade mecâzî aşk denegelmiştir. Bir de, cemâli kemâl noktasında, kemâli cemâl kutbunda o Ezel ve Ebed Sultanı’na karşı duyulan kalbî alâka ve muhabbet vardır ki, işte ona da hakikî aşk demişlerdir. Allah’a karşı duyulan bu derin muhabbet veya “aşk-ı hakîkî” bizi O’na ulaştırmak için, …
Devamını Oku »Etiket Arşivi: sızıntı
Sızıntı Başyazıları: Bir Millet Dirilirken
Yıllardan beri, bizim de bağlı bulunduğumuz İslâm dünyasına göz açtırmayan ve milletimize kan kusturan düşmanlarımız, bilmeyerek Müslümanları uyardı ve İslâmî dirilişi hızlandırdılar. Yakın tarihe kadar batının, sehhâr fakat felç edici, şatafatlı ama aldatıcı güzellikleri karşısında özünü ve târihî değerlerini tezyîf ve inkâr eden pek çok Müslüman ülke, bugün daha objektif daha şuurlu; hiç olmazsa daha titiz ve daha dikkatli davranmaktadır. …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları: Muhabbet
Muhabbet; sevgi, kalbî alâka, herhangi bir şeye veya herhangi birine düşkünlük mânâlarına gelir ki; insanın duygularını bütünüyle tesiri altına alması itibarıyla aşk, vuslat arzusuyla yanıp-tutuşma şeklinde daha derin buudlara ulaşmasına da şevk u iştiyak denir. Muhabbeti, kalbin Mahbûb-u Hakîkîyle münasebeti.. O’na karşı duyulan, önüne geçilmez şiddetli iştiyak.. gizli-açık her meselede O’nunla mutlak mutâbakat.. her mevzuda Sevgili’nin murad ve isteklerinin kollanması.. …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları – Kanlı Kâbus
Son hâdiselerin ağırlık ve boğuculuğu altında materyalist bir medeniyetin, İslâm’a, hilâle karşı ne denli kin, nefret ve intikam düşünceleri taşıdığını bir kere daha görüp yaşadık ve bir kere daha ürperip sarsıldık…Evet, görüp şahid olduk ki, biz ne kadar şirin görünürsek görünelim, kendimizi ona ne kadar yakın hissedersek edelim, Avrupa bize hep uzak kaldı.. uzak kalmaya dikkat etti ve hiçbir zaman …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları: Kine Doymayan Dünya
Yaşama mücâdelesi veren ve yarınlara ulaşmak isteyen her millet, ancak, kendi güç kaynaklarına; kendi manâ köklerine, kendi dînine, kendi îmânına, kendi azmine dayandığı ölçüde mevcûdiyetini devam ettirebilir. Aksine, ne ayakta kalması, ne de varlığını sürdürmesi mümkün değildir. Ya biz bugüne kadar öyle mi yaptık? Yıllar var ki, kanımızı emen, canımızı çıkaran düşman bir dünyâya yöneldik, onunla bütünleştik ve onu varlığımızın …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları: Kurb, Bu’d
Yakınlık mânâsına gelen kurb, sofîyece, insanın mâverâîleşip cismâniyet çeperini aşarak Allah’a yaklaşması demektir. Kurbu, Allah’ın (c.c.), kullarına yaklaşması şeklinde anlayanlar olmuş ise de, bu O’na mekân ve mesafe izâfe mânâlarını işmâm etmesi itibarıyla uygun görülmemektedir. Kaldı ki, Cenâb-ı Hakk’ın kullarına olan yakınlığı “keynûnet”ler ve “sayrûret”ler üstü bir yakınlıktır. Değilken sonradan meydana gelen bir kurb, sonradan var olanların ve varlıklarını değişik …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları: Zamanla Gelen Sürprizler
Her şey gönlümüzce olmasa bile, doğruluk sancağının dalgalanmaya başladığı muhakkak.. hâdiseler arzu ve isteklerimize göre cereyan etmese de, ruhlarımıza inşirâh veren esintilerin olduğunda şüphe yok.. evet, yer yer acı bir poyrazın estiği doğru; ama beri yanda, ilâhî lütufların bir neş’e ve sevinç çağlayanı haline geldiği de apaçık. Hâdiselerin büyük ölçüde bir sis ve duman arkasında cereyan ettiği her zaman söylenebilir; …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları: Sekîne ve Tuma’nîne veya İtmi’nân
Sekîne; sükûn kökünden, vakar, ciddiyet, mehâbet, ünsiyet; ya da dalgaların dinmesi ve onun sakinleşmesi mânâlarına gelir ki, hafiflik, huzursuzluk, kararsızlık ve telâşın zıddıdır. Sekîne, tasavvuf erbâbınca; gaybî vâridatla kalbin oturaklaşmasıdır ki; böyle bir kalb, sürekli bir dikkat ve temkin içinde öteleri kollar, lâhûtî esintilere açık bulunur ve hep itminân etrafında dolaşır. Bu makam aynı zamanda “ayne’l-yakîn” mertebesinin de başlangıcıdır. Bu …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları: Kalb
Dil beyt-i Hudâdır ânı pâk eyle sivâdan Kasrına nüzûl eyleye Rahmân gecelerde. (İ. Hakkı)Gönül ve yürek olarak da tanıdığımız kalb başlıca iki mânâda kullanılır: Birisi, göğsün sol tarafında, sol memenin altında ve daha çok da çam kozalağına benzeyen, aynı zamanda yapısı ve dokusu itibarıyla da bedendeki her uzuvdan farklı bulunan; ihtiva ettiği harika karıncık ve kulakçıkları, bütün his ve duygulara …
Devamını Oku »Sızıntı Başyazıları: Yeni İnsan
Târihî devr-i dâimlerle Hakk inâyetinin tecellîlerine açık yeni bir çağın sath-ı mâiline girmiş bulunuyoruz. Bizim dünyâmız adına 18. asır, özünden uzaklaşanların ve muhâkemesiz mukallitlerin; 19. asır, kendini değişik fantezilere kaptırmış, geçmişiyle ve târihî dinamikleriyle zıtlaşanların; 20. asır, bütünüyle yabancılaşanların, kendini inkâr edenlerin, dolayısıyla da ışık ve rehberini hep dışarıda arayanların çağı olmuştur. Dörtbir yanda tüllenen emârelerin de teyidiyle, 21. asır …
Devamını Oku »