Fethullah Gülen Hocaefendi, meclislerinde, sohbetlerinde, hutbelerinde bu harekete gönül verenleri, ona kulak verenleri, asr-ı saadeti yeniden yaşatmaya davet etmektedir. Onun Sonsuz Nur eserini okuyanlar, kendilerini yepyeni bir siyer anlayışının içinde bulurlar. Sonsuz Nur’u okuyan birisi, bu eseri teemmül eden birisi, nübüvvetin serin gölgesinde yeniden gölgelendiğini hissedecektir. Diyebilirim ki Hocaefendi, bu hizmete gönül verenlerle birlikte, bu yeni altın nesille birlikte, asr-ı saadet ruhunun dirilişine vesile olmuştur. Onun söylemindeki kuvvet ise, saadet asrını günümüzde yaşatma çaba ve gayretinden kaynaklanmaktadır. Gerçekten Hocaefendi, Sahabe efendilerimizin hayırda yarışmalarını sağlayan ruhu günümüzde yaşatmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla Fethullah Gülen Hocaefendi’yi dinleyen, izleyen, okuyan birisi, çağlayan gibi akan, doğruluk, ızdırap, ihlas ve samimiyetle beslenen bir nehrin cazibesine kapılmaktan kendisini alamaz. Bütün bu saydıklarım ne yazık ki günümüzde kaybettiğimiz değerlerdir.
Yaşadığımız dünya insanı, Pusula’sını kaybetmiş, fikri sancılarla boğuşmakta, ruhî bunalımlar, manevi boşluklarla yaşamaktadır. Buna karşılık doğru yola ulaştıracak gerçek anlamda örnek bir model göremiyoruz. Aslında Allah’ın yarattığı, yeryüzünde mahlûkatın en şereflisi kıldığı insan yaşadığımız çağda örnek bir model aramaktadır. Ve sanırım Fethullah Gülen Hocaefendi bu örnek modeli, örnek insanı temsil etmektedir. O sıkıntıları zorlukları göğüsleyerek insanlığın ufkuna yön verecek yollar açmaktadır. Çile, ızdırap, tevazu, kendini sıfırlama gibi modern çağın insanının kaybettiği değerleri yeniden yaşatmaktadır. Onun kitaplarında ve hutbelerinde ancak onu dinleyen yahut okuyanın hissedebileceği ölçüde büyük, coşkun bir eda, yüksek bir ruh ve enerji mevcuttur. İç heyecanından, yüksek manevi atmosferden kaynaklanan, güçlü bir şelale gibi çağıldayan, coşkulu kelimeleri insanları etkilemektedir. Etkilemekle kalmıyor, insanlar, samimiyetle akan, beşeri vicdanın derinliklerinden beslenen bu suyun akışına, cazibesine kapılmaktan kendilerini alamamaktadırlar. Bu cazibeye kapılan insanlar böylece Rıza-yı İlahî’ye ulaşma yolunda adımlar atmış, Cenâb-ı Hakk’ın istediği doğrultuda bir seviyeye ulaşmış ve nefislerini Rabb’in istediği merhaleye taşımış olacaklardır.
Prof. Dr. İbrahim er-Ridâ
Kadı İyâz Üniversitesi Öğretim Üyesi / Fas