Açık konuşmak gerekirse, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin ismini ilk duyduğum zamanlarda, aldırmamıştım.
Yani O’nun vaiz ya da âlim olması ilgimi hiç de çekmemişti. Çünkü yaşadığım ülkem Mısır’da binlerce din âlimi ve vaiz var. O da olsa olsa âlimlerimiz gibi bir âlimdir diye düşündüm. Hatta zamanla ismi zihnimden dahi silinmişti. Ta ki, Amerikalı bir profesörün yazdığı bir kitabı görünceye kadar…
İsmi Jill Carroll.. Rice üniversitesinde bir profesör. İngilizce yazdığı kitabının adı “Medeniyetler Diyalogu”… Burada Carroll, birçok filozof arasında diyalog kurmaya çalışıyordu. Eski dünya filozofları ile günümüz dünyası düşünür ve filozofları arasında ilişki kurmaya çalışıyordu. Öyle ki; benim uzmanlık alanım İslam felsefesi ve karşılaştırmalı dinler tarihidir, haliyle de filozoflar hakkında yazılan her şey ilgimi çeker, büyük filozofları da iyi bilirim. Evet, bu kitabı okudum ve Amerikalı bayan yazarın, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin düşünceleriyle, dünya filozoflarının fikirleri arasında bir bağlantı kurduğunu gördüm.
Bu filozoflar arasında Eflatun var, ki Eflatun’un kim olduğunu, felsefe dünyasına sağladığı katkıları hepiniz biliyorsunuz. Fethullah Gülen’le Eflatun! Tabii bu, dikkatimi hemen çekti ve kitabı okudum. Fethullah Gülen’le Çinli düşünür Konfüçyüs karşılaştırması, sonra Fethullah Gülen’le John Stuart Mill, Fethullah Gülen’le büyük Alman filozof Kant, Fransız filozof Jean Paul Sartre arasındaki fikir bağlantıları…
Evet, Fethullah Gülen düşünceleriyle bu filozofların düşüncelerini okuduğum zaman, kendi kendime: Bu Türk düşünür nasıl oluyor da dünyaca tanınmış büyük düşünürler ile yan yana aynı statüye konulabiliyor!?
Gerçekten bu durum benim çok dikkatimi çekti. Hatta Mısır’da Kahire’de iken bu soruyu kendi kendime çok sordum: Türkiye’de böyle bir fikir ve düşünce adamı varsa neden bizler onu tanıyamamışız! Sonra bir İslam felsefesi hocası olarak, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin kitaplarını bulmak, düşünce ve fikirlerini derinlemesine okumak ve öğrenmek için arayışlara başladım.
Ve böylece işe başladım… Gerçekten de Türkçeden Arapçaya tercüme edilen kitaplarını ya da İngilizceye çevrilen teliflerini okudukça, Fethullah Gülen Hocaefendi’nin hem bir âlim, hem bir mütefekkir, hem bir sûfî olduğunu keşfettim. O bir âlim. Âlim demek; ilimle dopdolu olmak demek, ilim deryasına açıldıkça açılmak ve bu deryadan kana kana içmek demek… Tefsirden hadis ilmine, tevhitten kelam ilmine, akide ilmine, gramer, edebiyat gibi klasik ilimleri iyice özümsemiş bir zât.
Sadece bunlarla yetinmemiş, modern bilimlere de muttali olmuş. Yani Batı ilimlerine yönelmiş, sosyal bilimleri, psikoloji, siyasal bilimlerini okumuş, yönetim şekillerine muttali olmuş. Sadece sosyal ve insanî ilimleri değil, doğa ve fenni ilimleri de hazmetmiş.. Yani fizik, biyoloji, jeoloji gibi bilimleri de okumuş. Yani ilimle dolup taşmış, dolayısıyla da âlim vasfıyla anılmayı hak etmiştir.
PROF. DR. MUHAMMED ŞARKÂVÎ*
(*Kahire Üniv. Siyasal Bilimler Fakültesi – Karşılaştırmalı dinler tarihi hocası. Aynı zamanda İslam Felsefesi bölümü başkanı.)
tweet