“Namazı hakkıyla ifa edin, zekâtı verin ve bir de Allah’a güzel ödünç takdim edin. Unutmayın ki kendi iyiliğiniz için ahirete hazırlık olarak her ne gönderirseniz mutlaka onu Allah’ın nezdinde bulursunuz. Hem daha üstün ve hayırlı, mükâfatı kat kat artmış olarak! Allah’tan mağfiret dileyin. Muhakkak ki Allah Gafur’dur, Rahim’dir.” (Müzzemmil sûresi, 73/20)
İki eğitim gönüllüsü, yerini haritada bile gösteremeyecekleri Madagaskar’a bir eğitim yuvası açmak için yola çıkmışlardı. Madagaskar’da hiç kimseyi tanımıyorlardı. Uzun bir uçak yolculuğundan sonra havaalanında bir bankın üzerinde oturmuşlar, neler yapabileceklerini kendi aralarında konuşuyorlardı. Bu sırada yanlarına birisi gelip,
– Siz Türk müsünüz, diye sordu. Onlar da:
– Evet… Ama siz kimsiniz? Bizi çok şaşırttınız. Burada bizden başka Türk’ün olduğunu düşünmüyorduk, dediler. O da:
“Ben Kerkük Türklerindenim. Burada bir şirkette çalışıyorum. Patronum beni buraya uçakla gelecek bir misafirini karşılamam için gönderdi. Fakat uzun zamandır bekliyorum. Bir türlü karşılaşamadık. Sizi görünce patronumun beklediği kişiler bunlar olmalı diye düşündüm. O yüzden yanınıza geldim.”
Ancak patronun beklediği kişiler onlar değildi.
– Hayır beklediğiniz kişiler biz değiliz, demeleri üzerine o kimse,
– Olsun. Ne yapalım, siz burada yabancısınız. İsterseniz size yardımcı olayım, sizi uygun bir otele götüreyim, dedi. Bu teklife çok sevinmişlerdi. Hemen teklifini kabul edip adamın arabasına bindiler. Yolda aralarında şu diyalog yaşandı:
– Hayırdır, buraya niçin geldiniz?
– Biz öğretmeniz. Buraya okul açmak için geldik.
– Okul mu? Ne okulu? Ben de buraya ticaret yapmak için geldiniz diye düşünmüştüm. İşiniz çok zor. Vallahi cesaretinize hayran kaldım. İki insan, hiç tanımadığı bir yere geliyor ve burada okul açmak istiyor!
Artık otelin önüne gelmişlerdi. Adam bu iki eğitim gönüllüsünü otele bırakıp patronunun yanına gitti. Ona havaalanında misafirlerini bulamadığını, ancak havaalanında karşılaştığı iki Türk’ü otele götürdüğünü anlattı. Patronu “O Türkler buraya niçin gelmişler?” diye sorunca, eğitimci olan bu kişilerin okul açmak için geldiklerini söyledi. Bu durum patronun dikkatini çekti:
– Yarın sabah onları benim yanıma kahvaltıya davet et ve buraya getir.
Sabah olduğunda Kerküklü, onları otelden alıp patronunun yanına getirdi. Müslüman olan patron, merakla onların eğitimle ilgili sohbetlerini dinledi. Sonra da:
– Anlattıklarınız çok güzel. Beni duygulandırdınız. Buraya yeni geldiniz. Kimseyi tanımıyorsunuz. Şimdi ben size arsalarımı göstereceğim. Uygun bulup beğendiğiniz yeri size vereceğim. Okulunuzu orada açabilirsiniz, dedi.
Kulaklarına inanamamışlardı. İçlerinden birisi, “Allah’ım, ne büyüksün!” diye mırıldandı. Gözleri dolmuştu. İyi niyetle, kudsî bir hizmet için harekete geçenlere Cenab-ı Hak, önceden zemini hazırlıyor ve onları oraya sevk ediyordu. Yeter ki ihlas ve samimiyet olsun. Bunun o kadar çok misalleri var ki… Yeter ki, samimi ve temiz bir niyetle Allah’a güvenip dayanarak yola çıkalım.
Ne diyordu İbrahim Hakkı Hazretleri:
“Hak tecelli eyleyince her işi âsân eder
Halk eder esbâbını, bir lahzada ihsân eder.”
Günümüz İnfak Kahramanları adlı kitaptan alınmıştır.