Sence en makbul şey nedir? diye sorar. Abraş:
Güzel renk, güzel cilt ve benden insanların iğrendiği halin gitmesidir, der. Bunun üzerine melek onu sıvazlar ve iğrenç hali gider, kendisine güzel bir renk ve güzel bir cilt verilir. Melek:
Sence en makbul mal hangisidir? diye sorar. Abraş:
Devedir (yahut; sığırdır) der ve kendisine doğurması yakın bir deve verilir. Bunun üzerine melek:
Allah (cc) sana bu devede bereket versin, der. Sonra kele gelerek:
Sence en makbul olan şey nedir? diye sorar. Kel:
Güzel saç ve insanların iğrendiği halin benden gitmesidir, der. Melek onu da sıvazlar ve o hal gider. Kendisine güzel saç verilir. Melek:
Sence hangi mal en değerlidir? diye sorar. Kel:
Sığırdır, cevabını verir. Hemen kendisine hamile bir inek verilir ve melek:
Allah (cc) bu inekle sana bereket versin, der. Sonra köre gelerek:
Sence en değerli şey nedir? diye sorar. Kör:
Allah (cc)’ın bana gözümü iâde etmesi ve onunla insanları görmemdir, der. Melek onu da sıvazlar ve Allah (cc) gözünü ona iâde eder. Melek sonra da:
Sence hangi mal en değerlidir? diye sorar. Kör:
Koyundur, cevabını verir. Derken hayvanlar doğurur. Bu suretle abraşın bir vadi devesi, kelin bir vadi sığırı, körün de bir vadi dolusu koyunu olur.
Sonra Melek, abraşa eski suret ve kılığında gelerek:
Ben fakir bir adamım, yolculuğumda bütün çarelerim tükendi. Bugün, evvel Allah (cc), sonra senden başka, beni (evime) ulaştıracak yoktur. Senden şu güzel rengi, güzel cildi ve malı veren aşkına bir deve istiyorum. Yolumda o devenin üzerinde muradıma ulaşacağım, der. Abraş:
Haklar çoktur, mukabelesinde bulunur. Bunun üzerine Melek ona:
Ben seni tanır gibiyim. Sen insanların iğrendiği abraş değil misin? Hani fakirdin, Allah (cc) sana verdi, der. Abraş:
Ben bu malı ancak ve ancak büyükten küçüğe (intikal eden) bir miras olarak edindim, cevabını verir. Melek de:
Yalancı isen, Allah (cc) seni eski haline çevirsin, der.
Melek kele de eski şeklinde gelerek abraşa söylediğinin aynısını söyler. O dahi bunun gibi cevap verir. Bunun üzerine:
Yalancı isen, Allah (cc) seni eski haline çevirsin, der.
Köre de eski suret ve kılığında gelerek:
Ben yoksul ve yolcu bir adamım. Yolculuğumda bütün çarelerim tükendi. Evvel Allah (cc), sonra senden başka bugün beni (evime) ulaştıracak yoktur. Senden gözünü iade eden (Allah (cc)) aşkına bir koyun istiyorum. Onunla yolumda (muradıma) ulaşacağım, der. Kör:
“Gerçekten ben kör idim. Allah (cc) bana gözümü iade etti. Şimdi dilediğini al, dilediğini bırak! Vallahi bugün Allah (cc) için aldığın bir şeyde sana zorluk çıkarmam, der. Bunun üzerine melek:
Malın senin olsun. Siz ancak imtihan edildiniz. Senden razı olundu, iki arkadaşın da gazaba uğradı, der.” (Buharî, Enbiyâ, 51) tweet