1992 yılında vefat eden merhum M. Esed’in tefsirinin, “Kur’an Mesajı” adı ile 1996’da Türkçeye çevirildiğini bilmekle beraber, eseri inceleme fırsatı bulamamıştım. Birkaç yıl yurtdışında kaldıktan sonra döndüğümde bu kitabın, İslami çevrelerde yayıldığını ve neredeyse en çok sözü edilen bir tefsir olduğunu gördüm. Onun hakkında yapılan yayınlara ulaşmak istedim ve bu konuyu en iyi izleyenlere sorduğumda, herhangi bir değerlendirme bulunmadığını öğrendim. …
Devamını Oku »Tarihi Nükteler
El-Farabi’nin Büyük Duası
Bu çalışmada Muallim-i Sânî Fârâbî’nin “Duâ’un Azîmun li Ebî Nasr el-Fârâbî” adlı risalenin Arapça metninden Türkçe çevirisini verdik. Fârâbî bu duasında Allah’a inanmış biri olarak, saf duygularla O’na dua etmektedir. Bu dua metninde onun İslam dinini ve kültürünü bir olgu olarak dikkate aldığını ve onları önemli bir öncül olarak kabul ettiğini anlamamız mümkündür, bu da onun felsefesinin kaynakları hakkında bize …
Devamını Oku »Sultan Abdulhamid’in Binbaşısının İbret Yüklü Bir Rüyası
Mehmet Akif her sabah namaz için Sultan Ahmet Camii’ne gelir. Her gelişinde de yaşlı bir adamın kendisinden önce gelmiş olduğunu görür. Ne kadar erken gelse bu durum değişmez. Yaşlı adam mutlaka camiye ondan önce gelmiş bulunur. Ancak bu yaşlı pir-i fâni ve bu nur yüzlü adam hiç durmadan ağlamakta ve gözyaşı dökmektedir. Bundan sonrasını Mehmet Akif şöyle anlatıyor: Bu yaşlı …
Devamını Oku »Helal Tüketime Dair İslam Alimlerinden Misaller
Kur’an’dan gelen nurani bir sese kulak verirseniz şunları duyarsınız. Sesin geldiği sûre, Asr Sûresi “Asra yemin olsun ki, şüphesiz insan zarardadır ziyandadır. Ancak iman edenler, salih amel işleyenler birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç.” Rabbimiz sûrede salih amel işleyen kulların kurtuluşa ereceğini beyan etmektedir. Salih amel, ihlâsla, içtenlikle, yalnız Allah’ın rızası gözeterek yapılan ameldir. Elbette salih amel için de …
Devamını Oku »Hz. Muhammed (s.a.s) Efendimiz’in Kronolojik Hayatı Seniyyeleri -1
Allah’a ve Topluma Karşı Sorumluluk Çerçevesinde Medya
Bir varlığın kendine özgü bir yaratılış gayesi olduğu gibi, insanın da kendine özgü bir yaratılış gayesi vardır. Cenâb-ı Hak, yaratılış gayesini gerçekleştirebilmesi için insana dünya hayatında pek çok imkânlar lütfetmiştir. İnsanlar, bu imkânları yerinde kullanıp kullanmadıkları hususunda Allah karşısında sorumludurlar. Bu sorumluluğun yerine getirilip getirilmediği sorgusu öbür âlemde gerçekleşecektir. Bu sorumluluğu ifade eden âyetlerin birinde “Çalışın, yaptıklarınızı Allah da, Resulü …
Devamını Oku »Sadi Şirazi’den Seçmeler
Denizin çok faydası vardır, ama yüzmek bilmeyen için selâmet, kıyısında bulunmaktır. Görmez ve bilmez misin ki, herkes makam sahibinin önünde el pençe divan durur ve onu över. Fakat talihi dönünce, bu göbek üzerindeki ellerin parmakları, önünde iki büklüm olduklarının gözlerini oymak isterler: dünlerinin utanç verici riyakârlıklarının şâhidi kalmaması için. Parlak bir gün ışığında kâfurî mum yakarak aydınlanan ahmağın, çok geçmeden, …
Devamını Oku »Yurtdışındaki Türk Okullarının Değeri – Kemal Karpat
Yurt dışında bulunan Türk Okulları’nı tesadüfen keşfettim. Konferanslar, özel grup gezileri nedeniyle 1996’dan beri Azerbaycan, Tataristan, Bosna, Kazakistan ve son olarak 2004’de Romanya ve Gürcistan’da bulunan okulları ziyaret ettim. Böylece herhangi bir tesir altında kalmadan bu okulları kendi eğitim felsefeme ve tecrübeme göre değerlendirme fırsatını buldum. Okullarda ilk dikkatimi çeken husus; orada hâkim olan dostluk, kardeşlik, hoşgörü havası ile eğitimci …
Devamını Oku »Allah’ı Arayan Bir Garip Adam: Tolstoy
Lev Nikolayeviç Tolstoy, ömrü boyunca ‘Ben neyim? Niçin yaşıyorum. Hayatın anlamı nedir? sorularına cevap aradı. 1910 yılının Kasım ayında yağışlı bir gecede, yanına küçük kızını da alarak evinden çıktı. 82 yaşındaki bu yaşlı adamın tek gayesi hayatın anlamını çözmekti. Tolstoy’un, yaşamın gayesini öğrenme merakı, evinden ayrıldığı o günden tam yetmiş bir yıl önce, 11 yaşında bir delikanlı iken başlamıştı.1838 yılında …
Devamını Oku »Kemal Karpat’a Göre Eğitim Felsefesi
Eğitim, son yüz elli yıl içinde millî devletin ortaya çıkmasıyla devlet elinde kendi siyasi kimlik ve tarih anlayışını yaymak için ideolojik bir araç olarak kullanılmıştır. On altıncı yüzyıla kadar ve ondan sonra da Batı’da Papalık kendi siyasi otoritesini ayakta tutmak amacıyla eğitimi kontrolü altında bulundurmak için elinden geleni yapmıştır. Eğitimi kilisenin etkisinden kurtarmak, Batı’nın en büyük entelektüel savaşı olmuştur. Fakat …
Devamını Oku »