Tartışılan bir konuda doğruyu ortaya çıkarmak için karşılıklı konuşmaya “Münazara”, taraflardan her birine de “Münazır” denir. Hasmını susturmak için yapılan mübahaseye ise “Cedel”, taraflardan her birine de “Mücadil” adı verilir. Mücadilin amacı her nasıl olursa olsun konuştuğu kişiyi susturmaktır. Bu yüzden onun ameliyesi, bilgi edinme yollarından kabul edilmez. Fakat münazırın gayesi, sadece gerçeği ortaya çıkarmaktır. Doğru, ister kendi tarafında, isterse …
Devamını Oku »Külli Kaideler
Risale-i Nur’da Külli Kaideler- 4 – Ali Ünal
Ülfetten başka insanı doğruyu bulmaktan alıkoyan faktörlerden biri de, enaniyetten kaynaklanan, cehaletin daha da katılaştırdığı bir tavır ve davranış şekli olarak, hakkı kabûl etmeme adına karşıdakini susturma gayret ve alışkanlığıdır. O bakımdan ilim, münakaşa ile değil, mütalâa (karşılıklı değerlendirme, birlikte çalışma), münazara (fikir ve görüş alışverişi) ve istişare ile gelişir. Münakaşada nefse itimat edilmez. Özellikle doğrular münakaşaya açılamaz. Çünkü münakaşada …
Devamını Oku »İslam’da Faiz Yasağı
Faiz Yasağının Amacı Faiz yasağı, İslâm iktisadının hem ana öğelerinden birisi, hem de mâkul bir gereğidir. İslâm servetin âtıl bırakılmamasını, üretim ve yatırım dışında tutulmamasını isteyerek faiz ortamının doğuşunu engelleyici bazı tedbirler almıştır. İslâm’da temel üretim faktörü olarak “emek” kabul edilip, sermayenin risk ve zarara katlanmadan tek başına kazanç aracı olması önlenmiştir. Çünkü bu, sermaye ve servetin giderek belli bir …
Devamını Oku »Risale-i Nur’da Külli Kaideler- 3 – Ali Ünal
İLİMLERİN VARLIĞI, HZ. ALLAH’A DOĞRUDAN DELİLDİR Evet, kâinatı inceleyen bütün (b)ilimler, kâinattaki mutlak düzen ve intizama dayanır. Düzen ve intizam olmazsa, ilimleri meydana getiren ve kanun denilen intizamdan çıkarılan sonuçlar veya küllî kaideler olmaz. Kanun denilen bu sonuçlar, dolayısıyla ilimler var olduğuna göre, mutlak düzen ve intizam da vardır. Mutlak düzen ve intizam, düzen ve intizamı kuranı ve devam ettireni …
Devamını Oku »Risale-i Nur’da Külli Kaideler- 2 – Ali Ünal
Gözün karası gece, fakat ışıklı gece, beyazı ise gündüz, fakat karanlık gündüz gibidir. Çünkü gözün karası olmazsa beyazı ile görülmez. İnsanda dimağ, gözün beyazına ve karanlık gündüze, kalb ise gözün karasına veya göz bebeğine ve ışıklı geceye benzetilebilir. Gündüz ve gece birlikte bir günü tamamlar; göz ile görebilmek için de gözün akının yanısıra karası da bulunmalıdır. Yoksa görmek mümkün değildir; …
Devamını Oku »İslami Düşünce ve İnanç Üzerine – Ali Ünal
Risale-i Nur’da Külli Kaideler- 1 Risale-i Nurlardan Sözlerin, hattâ denebilir ki Risale-i Nurların ilk cümlesi olan bu söz, biri itikadî biri fıkhî şu iki önemli manâ ve/veya iki önemli kaideyi ihtiva etmektedir: Her hayırlı işe Bismillâhi’r-Rahmâni’r-Rahîm’le başlanmalıdır. Besmelesiz başlanan işler sonunda neticesiz kalmaya mahkûmdur. Bismillâh’taki Allah Lâfz-i Celâl’i Rahmân ve Rahîm’i de içine alır, fakat Hz. Allah’ın kâinatla ve hayatımızla …
Devamını Oku »Mecelle’nin İlk Yüz Maddesi
MUKADDİME (İKİ MAKÂLEYİ HÂVÎDİR) MAKÂLE-İ ÛLÂ İlm-i fıkhın tarif ve taksimi beyanındadır. MADDE 1. İlm-i fıkh mesâil-i şer’iyye-i ameliyyeyi bilmekdir. Mesâil-i fıkhiyye ya emr-i âhirete teallûk eder ki ahkâm-ı ibâdâtdır veyâhud emr-i dünyâya teallûk eder ki münâkehât ve muâmelât ve ukûbât kısmlarına taksîm olunur. Şöyle ki Cenâb-ı Hakk, bu nizâm-ı âlemin vakt-i mukaddere dek bekâsını irâde edib, bu ise nev’-i …
Devamını Oku »