-Soruda zikredilen ayet-i kerimenin meali şöyledir: “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasûl-ü Ekrem’e hıyanet etmeyin, bile bile aranızdaki emanetlerinize de hıyanet etmeyin!” (Enfâl, 8/27) Ayette geçen “hıyanet” kelimesi, hâinlik, vefasızlık, itimadı kötüye kullanmak ve sözünde durmayıp oyun etmek manalarına gelir. -Arapça’da “güvenmek, korku ve endişeden emin olmak” mânasındaki “emn” masdarından gelen emânet kelimesi, hıyanetin zıt anlamlısı olarak isim şeklinde kullanıldığı …
Devamını Oku »Bamteli Özetleri
Hiç Kimseye Hor Bakma
Hiç kimseyi hakir görmemeliyiz. Özellikle mü’minleri kat’iyen hafife almamalı ve bir şekilde düştüklerinde onları ayıplamamalıyız. Biz asla düşene tekme vurmamalı, onun ayıplarını yaymamalı, kimsenin haysiyet ve şerefiyle oynamamalıyız. -Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri ne hoş söyler: “Hiç kimseye hor bakma / İncitme, gönül yıkma / Sen nefsine yan çıkma / Mevlâ görelim neyler / Neylerse, güzel eyler…” -Aslında, hiç kimse onur …
Devamını Oku »Müslüman: Elinden ve Dilinden Emin Olunan İnsan
-Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz şöyle buyurmuştur: اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللهُ عَنْهُ -اَلْمُسْلِمُ kelimesinin başında, bir lâm-ı tarif vardır. İdeal mü’min, gerçekten silm, selâmet ve güvenlik atmosferi içine girip, o atmosferde kendini eritebilmiş ve mü’minlere, eliyle veya diliyle kötülüğü dokunmayan insandır. Öyle görünen, öyle olduğunu iddia eden veya nüfus …
Devamını Oku »Bir Hedefe Ulaşmanın Vasıtaları Meşrû Olmalıdır
Allah’la münasebette derinleşme konusunda hiç kimse Hazreti Ebu Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali, Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin (radiyallahu anhüm ecmaîn) efendilerimize yetişemez. Çünkü Ashab-ı Kiram, Şems-i risalete (aleyhissalâtü vesselam) yakın olduklarından hem meseleleri kaynağından ve en doğru şekilde alıp kavramışlar hem de peygamber huzurunun insibağına mazhar olmuşlardır. -Meşrû ve hak olan bir hedefe ulaşmanın vasıtaları da yine hak …
Devamını Oku »Elest Bezmi, Ahde Vefâ ve Hak’la Münasebet
-“Elest Bezmi” sözü, Cenâb-ı Hakk’ın, ruhlara “ أَلَسْتُ بِرَبِّكُمْ– Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna karşılık ruhların“ بَلَى – Elbette Rabbimizsin.” (A’râf, 7/172) diye cevap verdikleri anı ifade etmektir. -Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: وَأَوْفُوا بِعَهْدِۤي أُوفِ بِعَهْدِكُمْ وَإِيَّايَ فَارْهَبُونِ “Bana verdiğiniz sözü tutun ki Ben de size karşı ahdimi yerine getireyim ve yalnız Ben’den korkun!” (Bakara, 2/40) -Bediüzzaman’ın ifadeleri içinde; harbe giderken vezirleri Celâleddin Harzemşah’a demişler: “Sen muzaffer olacaksın!”; …
Devamını Oku »Peygamberler Yolunda Olan Kahraman!
Adanmış ruhlar için en büyük tehlikelerden biri, belki de birincisi; şu birim bu birim, şu bölüm bu bölüm, şu iş için koşma bu iş için koşma… istikametinde mesailerini tüketmek suretiyle vazifelerini yapmış olduklarını düşünmeleri ve bunu yaparken, Allah ile münasebetlerini, Rasûl-ü Ekrem ile irtibatlarını hiç görüp gözetmemeleridir. -Hak rızası için insanlığa hizmet yolunda yapılan işlere gerçek derinliğini kazandıracak olan husus, …
Devamını Oku »Cihan, Temsil Kahramanlarını Bekliyor
Kalbî ve ruhî hayat; tevazu, mahviyet, kendini silme ve üzerine bir çarpı çekme ile doğru orantılıdır; kendini öne çıkarmak, bazı şeyleri kendinden bilmek, yapıp ettiklerine ve beyanlarına olduğundan fazla değer vermek ve ziyadesiyle alkış beklemek gibi manevi hastalıklarla da ters orantılıdır. Kalbî ve ruhî hayatın inkişafı ölçüsünde insanın enaniyetine, benliğine ve gururuna bakan yönlerinde sığlaşma olur. -Rasûl-ü Ekrem (sallallahu aleyhi …
Devamını Oku »Fazilet Ehlinin Dört Şiârı
-Fazilet; meziyet, iyilik, ilim, iman ve irfan itibarı ile yüksek derece sahibi olma, dinî ve ahlâkî vazifelere riayette sağlam durma ve güzel ahlakla donanma demektir. “Fazilet” kelimesi, artmak, fazlalaşmak, üstün olmak, üstünlük ve ihsan manalarına gelen ‘fazl’ sözcüğünden türetilmiştir; bu açıdan da, bir fazlalıklar kahramanı olmanın unvanıdır. Günümüzde bu kelime yerine “erdem” sözcüğü kullanılmaktadır ama fazilet erdemden daha şümullü bir …
Devamını Oku »Kur’an’a Bağlı Akıl ve Mantık
-Kur’ân-ı Kerim, taabbüdî emirlerdeki aşkınlık müstesna, hemen her meselesini akıl, mantık ve muhakemeye tescil ettirerek mesajlarında ne aklî, ne kalbî, ne ruhî ne de hissî bir boşluğa kat’iyen meydan vermez. Aynı zamanda o, kendi ruhunu ve alemşümul mesajını takdim etme mevzuunda teemmül, tedebbür, tefekkür, tezekkür, akletme ve vicdanı dinleme gibi hususlara dikkat çeker. Evet o, hemen her yerde, zihinleri …
Devamını Oku »Yaşatma İdeali
-Namaz, oruç, hac ve zekât gibi mükellefiyet ve ibadetlerde bir kısım meşakkatler bulunsa bile dinde asla zorluk yoktur; İslam “yüsr” (kolaylık) üzere vaz’ edilmiştir. Fıtratları ve karakterleri gözetmeden, onu şiddetlendiren ve ağırlaştıran, dinin ruhuna zıt bir iş yapmış olur. Rasûl-ü Ekrem Efendimiz, “Bu din kolaylıktır. Hiç kimse kaldıramayacağı mükellefiyetlerin altına girerek dini geçmeye çalışmasın; (insan ne yaparsa yapsın yine …
Devamını Oku »